Hikmet YILMAZ
GÜVENİLİR NE KALDI ?
Güvensizlik, ama hemen herşeye güvensizlik bir bulaşıcı hastalık gibi yayılıyor. Gün geçmiyorki, güvensizliği insanlara aşılayan bir olayla, bir haberle karşılaşmayalım. Binlerce ve belki milyonlarca güven veren doğru ve güzel olaylar yok sayılıp, sansasyon yaratan kötü istisnalar öylesine abartılırki, insanoğlu dünyanın en acımasızı, güvenilmezi olarak tanımlanmış olur. Bu yetmez; ülkemizde hemen bütün müesseselerin güvenilmez olduğu imajını beyinlere kazıyan uç örnekler bulunur ve marifet şovu olarak sunulur. Sonra da dönüp “kimler, hangi müesseseler güvenilir” diye kamuoyu araştırması yapılır. Sanki, ortadan kaldırılacak güvenilirleri tespit edelim ve ona göre saldıralım dercesine. Bütün hastalıklar, sağlıklı her kişi ve toplumda kesinlikle üzüntü vesilesi olurken, güvensizlik hastalığının belirtisi olan kırık kamuoyu notları, bazı etkili çevrelerce sevinircesine abartılarak kullanılır. Bu öyle bir noktaya taşınırki, artık bunu kullananlara da kimse güvenmez olur. Türkiye’de politika ve medya bunun en belirgin örnekleridir.
Ne yazık ki, ülkemizde en çok güvenmek durumunda olduğumuz bizi temsil edecek ve yönetecek kişi ve müesseseler, en az güvenilir olarak görülmekte ve gösterilmektedir. Toplumun bilgilenme ve haberalma kaynağı olan medya da sürekli irtifa kaybeder konumdadır. Son zamanlarda medyanın rating ile traj bakımından bulunduğu nokta, toplumun güvensizliğinin tescilidir. Bazı işadamları ve şirketler ne kadar büyüyüp güçlendiklerini ilan ederken, sigortasız ve komik ücretlerle işçi çalıştırmakla, devletten aldıkları kredileri geri ödememekle, az vergi ödemek veya hiç ödememekle, yatırım yapmak yerine rant gelirini tercih etmekle bütün işverenlerin güvenilmez olduğunu işleyenlere malzeme olmaktadırlar. Ve hatta özel teşebbüs ve sermaye, toplumdan soyutlanmakta, ekonomi daha çok üretim yerine anlamsız kavgaların ve olmayanı paylaşma mücadelesinin ringi haline dönüşmektedir.
Seçim kampanyalarında, iddialı olarak söylenenler bir seda olarak kalıyor. Seçimden hemen sonra tüm siyasiler, söylediklerini unutup, arzu ettikleri gibi hareket ediyor; yalancılık, güvenilmezlik ve menfaatcılık ile siyaset neredeyse eşitlenmiş görülüyor. Çeşitli çevrelerin seçim sonuçlarına saygılı olmadığı ve kurulmuş hükümetlerin çeşitli konularda uzlaşamadığı gibi söylenti ve kanaatler, umut bağladığımız demokrasimize ve işleyişine olan güvenimizi hergün sarsıyor. Askerin köy yaktığı, polisin işkence yaptığı, doktorun sahte çıktığı, yargıcın taraf olduğu, öğretmenin cahil olduğu gibi yalan veya istisnaların genellemelerde ısrarla kullanılması, bu toplumun insanlarına büyük haksızlıktır. Bunları manşet yapan medyamız ne yapmaktadır? Güvenilir ne kaldı; biz neye güveneceğiz?
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.