HASET

YERDE VE GÖKDE İŞLENEN İLK GÜNAH HASET

 Oysa “mülkün sahibi Allah’tır. Dilediğine verir, dilediğinden alır, dilediğini alçaltır, dilediğini yükseltir, dilediğini aziz, dilediğini zelil eder. Her türlü hayır O’nun elindedir. Gerçekten O her şeye kadirdir” (3/Âl-i İmrân, 26)

“Bir kulun kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz. (Nesâî, Cihad, 8.)

İnsan sosyal bir varlıktır. Sosyal hayatının devamı icin de bir takım kurallara ve ahlâkî değerlere uymalı, birlik beraberliği bozacak davranışlardan kaçınılmalıdır. Bunun için de, toplum oluşturan fertleri bencil duygulardan arındırılması, ahlâkî meziyetlerinin geliştirilmesi ve olgun şahsiyetler haline getirilmesi gerekir. Bu yazımızda bencil duygulardan olan hasetten bahsedeceğim.

 Haset, kelime olarak “kıskanmak, çekememezlik”, terim alarak da “kişinin elindeki maddî-manevî imkânlar ve hasletlerin yok olmasını hırsla arzulamak” anlamına gelmektedir.

Gıpta ise aynı nimetin kişide kalmak suretiyle kendisinde de olmasını istemesi ve arzulamasıdır.

Haset manevi bir hastalıktır. Kötülüğü hem içte hem de dıştadır. Yani hem açıktır hem de gizlidir. Tedavi edilmesi gerekir. Yoksa kişinin hem dünya huzurunu bozar hem de ahiretine zarar verir. Bu sebeple dinimizde yasaklanmış haram kılınmıştır.

Gıpta ise teşvik edilmiştir: “Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıpta etmek caiz değildir: Biri, Allah'ın kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah'ın kendisine verdiği malı hak yolda sarf eden zengin kimse.” (Buhârî, İlm 15)

Evet, haset başkasının elindeki nimetin gitmesini arzulamaktır. Hasetlik eden kişi, mal, mülk, mevki, şeref, şöhret, iyilik, sağlık, mutluluk gibi ne kadar iyilik ve güzellik varsa kendisi için isterken, başkaları için istemez. O öylesine bencildir ki, iyilik ve güzellik namına ne varsa kendine, kötülük namına ne varsa başkalarına olsun ister.

Bu, Allah'a inanan bir insana yakışmayan kötü bir duygudur. Bu kimse nimetin Allah’ın verdiğini unutursa, Allah’ın taksimatına rıza göstermezse bu manevi hastalıktan kurtulamaz. Müslüman Cenab-ı Hakk kimini işveren, kimini iş gören yaptığını; bu sebeple kimine çok, kimine az verdiğini düşünmelidir: “Yoksa onlar, Allah’ın lütfûndan verdiği şeyler için, insanlara haset mi ediyorlar?” (4/Nisa, 54)

“Size eski ümmetlerin hastalığı sirayet etti: Bu, haset ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz; kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin ederim, sizler îman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi? Aranızda selâmı yaygınlaştırın.” (Tirmizî, Sıfatu'1-Kıyâme, 57)

 Haset hastalığına ilk tutulan şeytandır. Şeytan Cenab-ı Hakk’ın Hz. Adem’e verdiği nimeti kıskanmış “Ben ondan üstünüm. Beni ateşten, onu çamurdan yarattın” (2/Bakara, 34) diyerek itiraz etmiştir. Hz. Adem’in oğlu Kabil’in kardeşi Habil’i kıskanması (5/Maide, 27), Hz. Yusuf’u kardeşlerinin kıskanması (12/Yusuf, 7) Kur’an’da anlatılan haset, kıskançlık olaylarıdır. Bu ayetlerden anlaşıldığı üzere de yeryüzünde ve gökyüzünde ilk işlenen günah haset ve kıskançlıktır.

Haset insanın içini yakan, huzursuz perişan eden bir ateştir. Hiç kimse bu ateşe kendisini atmamalı, herkes bu hastalıktan korunmalıdır.

Hasetlik duygusu sadece haset eden için değil, haset edilen içinde tehlikelidir. Rabbimiz “kıskandığı zaman kıskanç kimsenin şerrinden Allaha sığınmayı” (113/Felak, 5) emretmiştir. Bu ayette “haset ettiği zaman” ifadesinin içerdiği anlam, hasetçinin hasedin gereğini yapmaya kalkışması, haset ettiği kimseye karşı sözlü ya da fiilî zarar verme durumuna geçmesi, kötülüğe kalkışması, haset duygusunun kin ve düşmanlık görüntüsü vermesidir.

Cenab-ı Hakk müslümanların “Yarabbi içimizde müminlere karşı hiç bir kin bırakma!” diye dua etmelerini isterken Peygamber Efendimiz (sas) de şu uyarıda bulunmaktadır: “Dedikodu yapmayın, başkalarının kusurlarını araştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinizle insani ilişkilerinizi kesmeyin, kin gütmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun!” (Buhâri, Edeb, 57, 58 )

Değerli okuyucular

Haset duygusunun ortaya çıkmasına etki eden faktörleri Gazali şöyle sıralar: Düşmanlık ve kin gütme, Üstünlük duygusu, kibir ve böbürlenme, ulaşılmak istenen şeylerden mahrum kalma korkusu, makam ve mevki tutkusu vb duygular.

Hasetçinin dışa vuran birtakım belirtileri vardır. Bunlar yanındaki kişiye yaltaklanır, yanından ayrılınca onu çekiştirir. Kişi sıkıntıya uğradığında sevinir, nimete ulaştığında üzülür ve neşesi kaçar. Dindar kişilere karşı kin ve garez besler.

Peki, dünya ve ahiretimize zarar veren manevî hastalıklardan olan haset duygusunu nasıl yeneriz, bu duygunun tedavisini nasıl gerçekleştiririz? Tabiî ki öncelikle samimi duygularla Allah’a yönelmeli, ibadetleri sürekli hale getirip ihlâslı olmalı, Cenab-ı Hakk’a samimî olarak dua etmeli, Cenab-ı Hakk’a sığınıp günahlardan tövbe etmeli ve ahiret gününde hesaba çekileceği bu duygunun hiçbir faydası olmadığına aklî ve mantıkî olarak kendimize ikna etmeliyiz.  Bunların yanında bir müslüman haset ettiği, kıskandığı kişiyle karşı karşılaştığında ona selam verip sevgi duymaya, onu övmeye, ona karşı alçak gönüllü olmaya kendisini zorlamalıdır. Bunu yapmak zordur, ancak bu zorluğun karşılığın bir düşman dost olacak, ecir kazanılacaktır.

Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyuruyor:

“Mü’minin dört düşmanı olur: Haset eden mümin, gadaplı (öfke besleyen) münafık, yoldan çıkaran şeytan, savaşan kâfir.” (Münavî, Feyzu’l-Kadîr, 5/373)

Değerli okuyucular

Hasetçinin dünyasında sevgi, takdir ve tebrik yoktur. Barış yerine husumet, gıpta yerine haset duyguları hâkimdir. Öyleyse hasetçiden korunmak için onun seviyesine inmemeye, sabırlı olmaya, ona çok zaman ayırmamaya çalışacağız. Bunları yaparken ona kötü davranmayacak, onun şerrinden Allah’a sığınacak ve dayanacağız.

Müslüman, Allah’ın verdiği nimetlere şükretmeli, nimeti verenin Allah olduğunu unutmamalı, kanaatkâr olmalıdır. Toplumda sevgi, şefkat ve dostluğun pekişmesini sağlamalıdır. Unutmamalıdır ki haset duygusu ancak güler yüz, tatlı dil, iyilik yapmak, kötülükten kaçınmakla yok edilebilir: “Hasetten kaçının. Çünkü o, ateşin odunu yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir.” (Ebu Dâvud, Edeb 52) “Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz.” (Buharî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 6)

“Üç şey vardır ki bunlar her günahın başıdır. Bunlardan korunun ve sakının. Kibirden sakın, çünkü şeytanı Adem'e secde etmemeye götüren kibirdir. Hırstan sakının, çünkü Adem'i yasak ağaçtan yemeğe götüren hırstır. Hasetten sakının, çünkü haset yüzünden Adem oğullarından biri ötekini öldürmüştür.” (İbn Asakir'den Kuşeyrî Risalesi, s. 294)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar