Ali MARKAL
AKÇAABAT’A HASRETLE!..
AKÇAABAT’A HASRETLE!..
Mevsimin bahara doğru kucak açtığı günlerdeyiz…
Cemreler tamamlanmış, doğa yeşil elbisesini sandıktan çıkarmış.
Soğukların son çırpınışları!..
Akçaabat son kalan bahçelerini yeşil ile bezemeye gebe.
Sırtında yoğun bir beton yükü, sokaklarında tanınmaz kalabalık…
Uzakta; özlemini çektiğimiz, hasretle yâd ettiğimiz Akçaabat’ımıza kavuşma beklentilerimiz.
Yaz mevsimini ve izin günlerini bir sevgiliye kavuşacakmış gibi beklemekteyiz…
Biliyoruz ki uzaklıklar bir şeyleri eksiltiyor!..
Ne kadar aklından çıkmasa da, ne kadar içinden atamasan da; nihayet değişim kaçınılmaz bir vaka!..
Akçaabat el değiştirmiş!..
Biz el olmuşuz!..
Yeni yapılar, yeni insanları çekmiş…
Gezinirken tanıdık bir yüz arar oluyoruz çarşıda.
Akçaabat’a aidiyet duygumuz olmasa hani, kendimizi el gibi hissedeceğiz…
Ne yalan söyleyeyim özlemişim; bir yağmur damlasının, toprağa düşerken bir yaprakta takılıp kalması gibi…
Zira; gurbette, tanıdık bir hüzünle başlarsın güne, yabancı bir efkarla devam edersin hayata!..
Çatısı akan hayaller ve korsan ayrılıklardır elinde kalan!..
Hep saksı kırıkları gibisin, yapıştırmayla tutunamazsın hayata!...
İnsanlar hayatı harcıyor bozuk para gibi…
Sanki giden gün geri gelecek, tekrarlanma şansı varmış gibi!..
Akçaabat’tan ayrılmayanlar, değerini anlayamıyorlar!..
İstanbul gibi bir metropolde yaşamayanlar; ne olursa olsun Akçaabat’ın huzurlu ve sükunetli yaşamının farkındalığına varamıyorlar!..
Mevlana; “ Başkalarına imrenme, çok kimseler var ki senin hayatına imreniyorlar.” nasihatinde bulunmuş.
Kaybedince değil, elimizdeyken değeri bilebilmek önemli!..
Hz. Mevlana ile özetleyelim anlatmaya çalıştıklarımızı; “Eden kendisine eder. Yapan bulur ve çeker. Unutma ki; kazanmak koca bir ömür ister, kaybetmek içinse bir anlık gaflet yeter.”
Evet, yoğun trafik yolları istila etmeye başlamış.
Çarpık yapılaşma, Akçaabat’ın dengesini bozmuş.
Köyler şehre akar olmuş.
Bağlar, bahçeler talana uğramış.
Her apartmanda, birbirini tanımayan komşular oluşuvermeye başlamış.
Akçaabat’ın o doğal, o samimi, o paganist, yerel, kendine has yaşamı kalmamış…
Metropol tarzı bir hayat felsefesine teslim olmuş…
Modern çağa, modern yaşama ve popüler kültüre kendini kaptırmış…
Hadisi şerifte buyrulduğu gibi; “İnsanlar, babalarından ziyade zamanlarına benzerler.”
Bir başka bakışla Şemsi Tebrizi’nin dediği gibi; “ Her şey insanoğluna feda iken insanoğlu ise kendine cefa olmuş.”
Dilerseniz yine Şemsi Tebrizi ile noktalayalım!..
“Bir şey yap, güzel olsun! Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Öyleyse güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? O zaman güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü; her insan ölecek yaşta!..”
Allah’a emanet, sağlıcakla kalın!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.