Abdulmuttalip Çoban

Abdulmuttalip Çoban

Türkiye-İsrail İlişkilerinde Şifre : Güven

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "İsrail ile ilişkileri geliştirme, daha iyi noktaya taşımayı arzu ediyoruz" sözleri sonrası Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi gündeme gelmişti. Bazı uzmanlar ise bu sürecin ABD'de Joe Biden'ın başkanlığa seçilmesinden sonra yüksek sesle dile getirildiğini ileri sürmekteydiler. Hali hazırda bu alanda en üst noktadan yapılan açıklamalar bu durumu destekler nitelikte olsa da somut bir adım henüz atılmamıştı. Peki iki ülke ilişkilerinin normalleşmesinin önünde engeller var mı? İki ülke arasında yaşanan önemli krizler sonrası ilişkilerin hali hazırda yine devam etmesini sağlayan unsurlar neler? Arap Ülkeleri ile normalleşme sürecine giren İsrail Türkiye ile normalleşme sürecine sıcak bakıyor mu ? Gelin bu sorulara cevap arayalım.

Türkiye-İsrail ilişkilerinin gelişimine bakıldığında genellikle dünya gündemini sarsan gelişmelerden etkilendiği görülmektedir. 1990'lı yıllardaki I.Körfez Savaşı, PKK tehdidi, İsrail-Filistin sorununda yaşanan olumlu gelişmeler, İsrail de başa gelen İzak Rabin ile Ortadoğu Barış Sürecinde yaşanan olumlu gelişmeler iki ülke ilişkilerini etkilemiştir. PKK tehdidinde Türkiye tarafından İran ve Suriye bu terör örgütüne destek veren dış güçler olarak algılanmış ve İsrail ile işbirliği içine girilmiştir. Bunun sonucunda Süleyman Demirel döneminde İsrail ile ilişkiler büyükelçi seviyesine çıkarılmıştı. Daha sonra ilişki düzeyi Cumhurbaşkanı ve Başbakan seviyesine çıkmıştı. İlerleyen dönemlerde Netanyahu'nun başa gelmesi ile tıkanan Ortadoğu barış görüşmelerine rağmen Türkiye İsrail ile işbirliğine devam etmiştir.

   Türkiye'nin yaşadığı sorunlar sonucu inişli çıkışlı ilişkiler ortaya konulmasına rağmen 2005 yılında o dönemin Başbakan'ı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail ziyareti ilişkilerin normalleşmesinde önemli bir adım olmuştu. İki ülke ilişkileri Mavi Marmara olayı ile birlikte büyük bir gerginlik yaşamıştı. Mayıs 2010'da İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın (IHH) Gazze'ye yardım götürdüğü gemiye uluslararası sularda İsrail ordusu tarafından müdahale edilmiş ve 9 Türk vatandaşı hayatını kaybetmişti. Türkiye bu olaydan sonra İsrail uçaklarının hava sahasını kullanmasını yasaklamış ve Birleşmiş Milletler'in toplanmasını sağlayarak kınama mesajı yayınlatmıştı. Daha sonra Türkiye İsrail büyükelçisini geri çekmiş ve diplomatik ilişkilerini ikinci kâtip seviyesine indirmişti. Ancak ilişkilerin bu kadar kopma noktasına kadar gelmesine karşın iki ülke ticaret hacmi büyüme göstermişti. Bu da iki ülkenin de kazan-kazan anlayışı ile hareket ettiğini ortaya koymaktaydı. 2016 yılında ise Normalleşme anlaşması imzalanmıştı. 2018 yılına gelindiğinde ise ABD Başkanı Donald Trump büyükelçiliği Kudüs'e taşıma kararı almıştı ve bunun sonucunda Türkiye büyükelçisini geri çekmişti. Bugünlerde Türkiye'nin İsrail'e tekrar bütükelçi atayacağı ve bunun Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Dış Politika Direktörü Ufuk Ulutaş olacağı konuşuluyor. Bu iki ülke ilişkilerinin normalleşmesi açısından oldukça önemli bir adım.

İki ülke ilişkilerindeki normalleşme sürecine bakıldığında Dr. Selin Nasi hocamın da belirttiği gibi birçok engel karşımıza çıkmaktadır. İsrail'in Filistinlilerin haklarını yok sayması, Türkiye'nin ise Hamas'a ve Müslüman Kardeşler'e destek vermesi, İran konusunda Türkiye'nin belirsiz pozisyonu ve Erdoğan-Netanyahu anlaşmazlığı bunlardan bazılarıdır. Bu sorunların yanı sıra iki ülke ilişkilerinin normalleşmesini sağlayacak en önemli argüman ise Selin hocamın da belirttiği gibi iki ülke arasında güven durumunun oluşmasını sağlamak. İki ülke ilişkilerini normalleştirecek adımlar güvenin sağlanması ve mevcut sorunlarda uzlaşılmasıdır. Büyükelçi atanması bu süreçte yalnızca ufak bir katkıyı temsil etmektedir.

Arap ülkeleri ile normalleşmeye girmeye başlayan İsrail, Türkiye ile ilişkilerini geliştirme noktasında İran tehdidi nedeniyle adım atabilir. İsrail bölgesindeki çevre ülkeler ile ilişkilerini geliştirerek bölgesel yalnızlığını bertaraf etmeye çalışmaktadır. Bölgede etkin bir güç olan Türkiye ile ilişkileri geliştirmekte bu açıdan oldukça mantıklıdır. İki ülke ilişkilerinde yaşanan krizlere rağmen ticari açıdan iyi ilişkiler sergilenmesinin yanında ileriki dönemlerde diğer alanlarda da ilişkiler gelişebilir. İki ülke ilişkilerinin gelişmesiyle özellikle Doğu Akdeniz ve Libya ekseninde yeni gelişmeler yaşanabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemleri ile ileride daha net adımlar atılacağı yorumunu yapabiliriz. Şimdilik net ve kesin yorumlar yapmak güç. Bakalım ileriki dönemlerde atılacak adımlar iki ülke ilişkilerini nasıl etkileyecek. Eğer normalleşme süreci başlarsa da bu sürecin ne kadar gideceği de merak konusu. Çünkü iki ülke ilişkileri oldukça kırılgan yapıda ve ilişkilerin etkileneceği çok ciddi konular mevcut. Bekleyelim ve görelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.