AKÇAABATLILAŞMAK!

 


İnsanın canının, içinin acıdığı anlar vardır hani. Çaresizlik belini büker. Elinden bir şey gelmez.

Bir Kazak Atasözü; “İşin yolunda gittiğinde karga salsan kaz yakalar. İşin yolunda gitmediğinde şahin salsan az yakalar.” dendiği gibi iş yolunda gitmedi mi ne yaparsan nafile. Sebatspor’un, düştüğü hal, bu sürünüş, belini doğrultamama,   bıraktığı ismi, onuru bir mirasyedi gibi heba etme, insanın içini acıtıyor… Bir çınar yavaş yavaş yok oluyor.

Denizle kucak kucağa şehri yitirdik! Kumsalları yitirdik! Yaşanabilir güzelim şehri, çok katlı apartmanlarla nefes alınmaz bir hale getirdik ve bağı-bahçeyi yitirdik! Sonunda Biz Akçaabatlılar, her değerimizi, her güzelliğimizi yitirmeyi, yok etmeyi kanıksadık galiba?..

Daha birkaç yıl evvel bize süper lig takımlarını Akçaabat’ta izleme olanağı veren takımımız, sahipsizlik, vurdumduymazlık, çekişmeler ve bana necilik yüzünden ne hallere düştü. Böldük, küçülttük, mağdur ettik, yok ettik!.. Akçaabat’ın adını tüm dünyaya öğreten takımımız ne hallere kaldı! Akçaabat, alâmetifarikasını yitiriyor! Umurumuzda değil hiçbir şey. Dünyaya, yaşama öyle kaptırdık ki kendimizi (ki öyle görünüyor) “dünya yansa yorganım yok içinde misali,” umarsızca seyrediyoruz olan biteni. Yok mu bir el atan, gücü, hali vakti yerinde olup ta içi acıyan?

Akçaabatlılar olarak biz, adamımıza, takımımıza, şehrimize kısaca değerlerimize sahip çıkmayı beceremiyoruz galiba!

Benimle yaşıt olan futbol oynayan arkadaşlarım, anılarınızın büyük bir bölümünde, çocukluk ve gençlik yıllarınızda top koşturduğunuz Sebatspor var. Forması ile o zaman ki takım arkadaşlarınızla çektirdiğiniz fotoğrafları çocuklarınıza gösterip, gururlanıyorsunuz. Hakkınız! Ama anılarınız masala dönüşmek üzere. Silkinin, kendinize gelin hele!

Hep diyoruz ya; kendi memleketine önce o yörenin insanı, iş adamı sahip çıkacak. Kendi insanının elinden önce kendi hemşerisi tutacak. Mensubiyet mesuliyeti doğurur! Nerdesiniz?..

Atatürk; “Şunun bunun teveccühünden kuvvet almaya tenezzül ederseniz halinizi bilmem, fakat geleceğiniz çürük olur.” derken, aslında bu gün bizim yapmamız gerekene de işaret etmekte değil mi? Bize biz yar olmalıyız. Kendi derdimize çare, yine bizden olmalı! Konfiçyüs’ün uyardığı gibi “Karanlığı lanetlemektense, bir mum yakın.” misali, çareyi biz bulmalıyız, biz!

Bir araya gelmek bir başlangıçtır, beraberliği sürdürmek bir ilerleme ve beraber çalışmakta gerçek başarıdır. Bu nedenle; şimdi herkese görev düşmekte. Cenaze bizim  Akçaabatlılar! Bunu ayağa kaldırmak hepimizin görevi olmalı artık! 

Üzgünüm!.. Dün Çolak İbrahim’ler, Pir Ali’ler, Hüseyin Reisler Sebat için karşılıksız koştururken, O’nun için yaşarken, Mevlüt Selami’ler tüm varlığı ile bu takım için elinden geleni yaparken yani aidiyet duygusu ile ait oldukları şehrin değerlerine sahip çıkarken, bu gün bu koca çınar umarsızca sahipsiz, öksüz bırakılmış gibi geliyor bana.

Üzgünüm!.. dünkü büyüklerin yaptığını yapamadığımız, bayrağı yukarılara taşıyamadığımız, Sebat eriyip, biterken sadece anılarımızdan teselli aradığımız için üzgünüm!.. “Dünyanın en güç işi bir şeyin nasıl yapılacağını bilirken, başka birinin nasıl yapamadığına ses çıkarmadan seyretmektir. (Mevlana)” bir şey yapamadığım için kendi adıma üzgünüm!..

Kusura bakmayın bu, iğneyi başkasına çuvaldızı kendine batırma eleştirisi!.. 

            Akçaabat zor bir şehir. Olanakları kısıtlı. İş sahası dar. Yaşamak; şehir gibi, deniz ve tepelerin arasına sıkışıp kalmış. Çarpık kentleşmelerde, çözüm bulmak da zorlaşıyor. Çünkü nüfus yoğunluğu, ihtiyaç karşılayabilme oranına göre daha süratli artıyor. Belirli bir nüfusa göre planlanıp programlanan hizmetler, yetersiz kalıyor bazen.  Kolay değil, kanalizasyonundan, yoluna, su borularının döşenmesine, ne kadar su basılacağına; hepsi hesap kitap işi. Öngörü bir yere kadar. Gerçek çok farklı çıkıyor sonunda. Sonuçta; hızlı, çarpık ve sorumsuz büyüme, birçok sorunu da birlikte getiriyor tabi.

Bazen garip şeyler de oluyor Akçaabat’ta. Örneğin geçenlerde gazetemizde okuduğum gibi; Acil sağlık hizmeti veren yeri, yıkmak için ekipler gönderiliyor. Kardeşim bunlar kime hizmet ediyor, Akçaabatlıya değil mi? Ne bu acele? Hele bir yeni yer gösterin, yerleştirin, ondan sonra ne yaparsanız yapın! Acil müdahale, birçok insanın hayatının kurtarılmasında çok önemli ilk adım. Ama biz nimetleri tepmede, son zamanlarda gerçekten iyi gidiyoruz yani!

Görüşmek ümidiyle, bütün bu paylaştıklarımızı Feridun Attar’ın Pendname’sinden alıntı ile noktalayalım.

 Herkeste olan dört şeyden dört şey daha meydana gelir: İnatçılıktan rezillik doğar. Öfkeye pişmanlık ilacı fayda vermez. Kibirden düşmanlık, tembellikten de düşkünlük doğar. (Feridun Attar-Pendname)”

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.