Abdulmuttalip Çoban

Abdulmuttalip Çoban

Afganistan’dan çıkamayan Bush, Obama, Trump.. Ya Joe Biden?

Afganistan’dan çıkamayan Bush, Obama, Trump.. Ya Joe Biden?

Geçtiğimiz günlerde ABD’nin mevcut başkanı Joe Biden’ın Afganistan’dan ABD askerlerini çekeceğini açıklaması uluslararası gündemi en çok meşgul eden konulardandı. Biden’ın başkanlık yemini ettiği ocak ayından itibaren en ciddi adımı bu söylemi olmuştu. Bu adımın olası sonuçlarını veya uygulanabilirliği halihazırda tartışılan en önemli konulardan biridir. Bu tartışmalara girmeden önce ABD’nin Afganistan’a müdahalesinin tarihsel bir incelemesini yapmak konunun anlaşılması açısından önem arz etmektedir.

   Afganistan Müdahalesinin Dünü

         Bill Clinton (1993-2000), ekonomik ve sosyal politikaları öncelik haline getiren ve küreselleşmeyi temel alan dış politika anlayışı benimsemişti. Bu dönemde ABD daha istikrarlı ve çatışmadan uzak bir durum ortaya koymuştur. Clinton ABD’nin özellikle uluslararası arenada liderliğini öncelik haline getirmeye çalışmış ve çok taraflılık anlayışını benimsemiştir. Demokrasi, insan hakları gibi argümanların yaygınlaştırılması için yumuşak güç anlayışını benimsemiştir. Ancak gerekli hallerde ( 1999 Kosova krizi) tek taraflı müdahalede bulunmuştur. Bu dönemde Clinton yönetiminin öncelik haline getirdiği bir diğer nokta uluslararası anlaşmalar ve uluslararası örgütlerdir.

       Bill Clinton’dan sonra başkanlık koltuğuna oturan George W. Bush, Clinton’un yumuşak güç stratejisini terk ederek sert güç stratejisini izlemiştir. Bush bu dönemde özellikle silah, petrol gibi lobilerin oluşturduğu yeni muhafazakar grubunun etkisinde dış politikasını şekillendirmiştir. Clinton’un çok taraflılık stratejisini bir kenara bırakarak belli bölgelere odaklanmıştır. Uluslararası anlaşmaların ve uluslararası örgütlerin ABD’ye yükümlülük getirerek rakipleri karşısında zayıflattığını ileri sürerek bu kurumları bir kenara bırakmıştır. ABD’nin sert güç kullanarak uluslararası alanda liderliğini devam ettirmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bush döneminin dış politika açısından dönüm noktasını 11 Eylül saldırıları oluşturmaktadır. ABD’nin finans sisteminin kalbinde bulunan İkiz kuleler terör saldırısına uğramıştı. Bu saldırılar sonrası hem uluslararası alanı hem de ABD dış politikasını terör grupları ciddi derecede meşgul etmeye başlamıştı.

      Bu olaylar neticesinde Bush yönetimi önleyici savaş doktrini adı verilen dış politika stratejisini ortaya koymuştu. Bu strateji ABD halkına yönelik herhangi bir tehdidin ortaya çıkmadan tespit edilip yok edilmesini amaçlamaktaydı. Bu strateji uluslararası hukuk açısından çok ciddi tartışmalara yol açmıştı. Ancak Bush yönetimi bu strateji ile 11 Eylül saldırılarının uygulayıcısı olduğu düşünülen Usame Bin Ladin liderliğindeki El kaide terör örgütüne ve onu destekleyen Taliban yönetimine karşı bir operasyon başlatmıştı. Afganistan’a yönelik yapılan bu müdahaleye İngiltere’nin yanında birçok devlet destek vermişti. Bu müdahale sonucunda Afganistan’da Taliban rejimi devrilmiş ve Afganistan’ın yeniden inşa süreci başlatılmıştı. Bu inşa sürecinde bölgenin güvenliği ve insani yardım için NATO önderliğinde bölgeye ISAF (Uluslararası Güvenlik Destek Gücü – International Security Assistance Force) güçleri yerleştirilmişti. 18 ülkenin desteğiyle bölgeye yerleştirilen ISAF güçleri daha sonra yerini NATO’ya bırakmıştı. Ancak ABD’nin Afganistan’ı işgali bi süre sonra Afganistan iç savaşına dönüşmüştü.

    Bush’un hem Afganistan hem de kitle imha silahlarının kullanımı engellemek iddiasıyla Irak’a yaptığı müdahaleler ABD’yi büyük bir yük altına sokmuştu. Özellikle ekonomik anlamda ciddi yıpranmalar yaşayan ABD’nin bu müdahaleler ile Müslüman ülkeler başta olmak üzere uluslararası alanda prestiji sarsılmıştır. Bu ortamda başkanlığa seçilen Obama yönetimi Bush’un izlediği politikaları eleştirerek sert güç kullanımını bir kenara bırakarak yumuşak güç anlayışını benimsemiştir. Özellikle seçim döneminde halka ABD ‘nin müdahalede bulunduğu Afganistan ve Irak’tan askerleri çekeceği vaadinde bulunmuştu.  Özellikle Afganistan’da merkezi hükümete destek vererek güçlenmesini sağlamayı ve dolayısıyla terör gruplarını zayıflatmayı amaçladığını ifade etmişti. Bu dönemde sorunun Pakistan’a yayıldığını belirterek soruna AF-PAK sorunu adını vermiş ve sorunun çözümü için büyükelçi Richard Holbrooke’u görevlendirmişti. Obama döneminde yaşanan bir diğer gelişme ise 2 Mayıs 2011’de El kaide lideri Usame Bin Ladin’in Pakistan’da yakalanarak öldürülmesi ve denize atılması olmuştur.

    Trump ise göreve geldiği dönemde Afganistan’dan hızlı bir şekilde askeri çekilmenin öngörülebilir ve kabul edilemez sonuçlara neden olabileceği için yavaş yavaş gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Sahadaki duruma göre karar verilmesi gerektiğini ifade eden Trump Afgan halkının kendi geleceğine karar vermesi gerektiğini ifade etmişi. Daha sonra ABD Uluslararası Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien 7 Ekim 2020’de yaptığı açıklama ile Afganistan’da bulunan ABD askerinin 2.500’ünün çekileceğini belirtmişti. Trump ise 2021 noelinde ABD askerlerinin evlerinde olması gerektiğini ifade etmişti.

    Trump’tan sonra ABD başkanlığına seçilen Joe Biden 14 Nisan 2021 tarihinde yaptığı açıklamada Afganistan’dan ABD askerlerini tamamen çekeceğini belirtti. Bush’un Afganistan’a müdahale konuşmasını yaptığı yerden bu sefer Biden Afganistan’dan çekilme kararını açıkladı. “ Şu an Afganistan’da ABD askerlerinin varlığı döneminde başkanlık yapan 4’üncü kişiyim. 2 cumhuriyetçi, 2 demokrat başkan oldu. Ben bu sorumluluğu 5’inci bir başkana daha aktarmayacağım,” ifadelerini kullanan Biden, bu çekilmenin acelesiz ve güvenli bir şekilde yapılacağını belirtmişti. Trump’ın 2.500 askerin çekileceğini açıkladığı 1 Mayıs tarihinde Biden askerlerin çekilmeye başlayacağını ifade etti. Bu kararın açıklanmasının ardından Dışişleri Bakın Anthony Blinken Afganistan’a sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyarette Ulusal Uzlaşma Yüksek Konseyi Başkanı Abdullah Abdullah ve Cumhurbaşkanı Eşref Gani ile görüşen Blinken birlikte yeni bir sayfa açtıklarını ifade etti.

   Peki bu askeri çekilme süreci önceki yönetimlerde olduğu gibi sözde kalır mı?

     Bu sorunun kesin cevabı 1 Mayıs günü verilecek ancak Joe Biden’ın bu adımı uygulayacağını tahmin ediyorum. Çünkü yönetiminde özellikle önceki Demokrat başka Obama’nın yönetiminde bulunun kişiler var. Bu kişilerin bu kararda etkisinin oldukça fazla olduğunu tahmin ediyorum. Obama döneminde başarılamayan bu adımın tamamlanacağı düşünüyorum. Ancak önceki üç başkanın söz verip somut adım atmaması şüphe uyandırmıyor değil. Ancak yine de en net cevabı 1 Mayıs tarihinde göreceğiz. Bu süreçte önemli bir diğer adım ise 24 Nisan tarihinde İstanbul’da yapılacak Afganistan Barış Görüşmeleri’ dir. Özellikle Taliban ve Afganistan arasında gerçekleşen çatışmayı sona erdirmek ve ABD askerlerinin bölgeden çıkmasını daha da olağan hal getirmek için bu görüşmeler önem arz etmektedir. Bu görüşmelerden olumlu sonuç çıkması hem Afganistan’ın istikrarlı bir yapıya kavuşması açısından hem de ABD askerlerinin çekilmesi açısından da olumlu sonuçlar doğuracaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.