Şemsettin BAYRAM Yazdı
Akçaabatlı Araştırmacı Yazar Şemsettin Bayram'ın Türkçemiz üzerine kaleme aldığı yazı.
Birey duyar, düşünür ardından onları başka bireylerle paylaşır. Paylaşılan ortak duygular giderek milli benliği, bütünlüğü oluşturur. Hiç şüphesiz milleti millet yapan öğelerden “olmazsa olmaz”ların başında bu anlamdaki dil gelir. Bir millet her şeyini kaybeder ancak dilini kaybetmezse o millet yeniden dirilir ve tarihteki yerini alır.
Tarih boyu coğrafya değişikliği, kültür değişikliği, medeniyet değişikliği gibi nedenlerle dilimize yabancı sözcükler girdi. Bir şey unutulmuştu: Bir sözcük hangi dile aitse, onun içerdiği düşünce de o dilin ait olduğu milletindir. İslamiyet öncesinde dilimizde yabancı sözcük yoktur. İslamın kabulüyle Arapçayla tanıştık. Dini terimlerin Arapça alınması doğaldı ancak bu dilin her alanda kullanılması çok büyük bir hataydı. Hele Tanzimattan itibaren oluşturulan dile bir de Fransız dili ve grameri eklenince tam bir ihanet içine girildi. Türk, Fransız gibi duymaya, duyduklarını Acem gibi anlatmaya yönlendirilmeye çalışıldı. Şükür ki büyük Türk milleti, ana dilinden hiç ödün vermedi. Bilge Kağan’ın, Yunus Emre’nin, Karacaoğlan’ın sesine kulak verdi.
Türk Dil Kurumunu kuran Atatürk :”Ülkesinin bağımsızlığını korumayı bilen Türk milleti dilini de yabancı dillerin hakimiyetinden kurtarmalıdır.” söylemiyle yepyeni, güçlü bir ışık oldu. TDK halka zorla kabul ettirilmeye çalışılan yabancı sözcüklerin yerine Türkçelerini koydu. Yeni gelen kavramlara sözcükler türetti. Cumhuriyetin başında 30 binlerde olan sözcük sayısını bugün 115 binlere çıkardı. Ancak Türkçenin başına tam bu sırada İngilizce modası musallat oldu. İngilizce öğrenmekle İngiliz gibi düşünmeyi birbirine karıştıranlar ortaya çıktı. Türkçe, yeni bir tehditle daha karşı karşıya getirildi. Eğer önlem alınmazsa bu yabancılaşma modası bizi bizden uzaklaştıracak. Çok değil 10 yıl sonra elimize aldığımız bir gazeteyi anlayamayacağız. Şimdi dilerseniz on yıl sonraki bir gazeteden bazı başlıkları okuyalım.
Bir ekonomi haberiyle başlayalım:
“Free-shoplar reeskontlarla halkımızın portföyüne gülümsüyorlar.”
Bir sanat eleştirisine bakalım:
Ortaya çıkardıkları kitsch sanat yapıtlarıyla gururlanan ve kendilerini spesifik vizyon sahibi kabul eden bu adamlar, her zaman izole edilmeye hazır olmalıdırlar.”
Bir de spor haberi okuyalım:
“Ana arterin üstündeki viyadüğün yanında yer alan et balık konsorsiyumuna bağlı marketing şubesi önünden start alan onlarca mountain bikeli genç birbirini eliminasyona çalışırlarken göz doldurucuydular.”
Yukarıdaki cümlelerde yer alan sözcükler İngilizce bir sözlükten alınmamıştır. Bilakis okuduğumuz gazete ve dergilerden derlenmiştir. Burada yapılan, o sözcüklerle geleceğin gazetelerindeki muhtemel cümleleri şimdiden kurmak olmuştur.
Türkçe, duygu ve düşünceleri anlatmaya yetmezmiş. Bakalım bu cümleleri bizim sözcüklerimizle kurabilecek miyiz, ne dersiniz?
Ekonomi haberi:
“Gümrüksüz mağazalar ikinci indirimlerle halkımızın cüzdanına gülümsüyorlar.”
Sanat eleştirisi:
Ortaya çıkardıkları bayağı sanat eserleriyle gururlanan ve kendilerini çok özel,geniş ufuklu kabul eden bu adamlar her zaman soyutlanmaya hazır olmalıdırlar.”
Spor haberi:
“Ana caddenin üstündeki köprüyolun yanında yer alan şirketler birliğine bağlı pazarlama şubesi önünden ‘başla’ komutu alan onlarca dağ bisikletli genç birbirlerini elemeye çalışırlarken göz doldurucuydular.”
Anlamda bir eksiklik oldu mu? ”Hayır, bilakis netleşti, bizden bir parça oldu.” mu diyorsunuz? Öyleyse Bosna’dan yola çıkan bir seyyahın Çin Seddine kadar Türkçe konuşarak gidebildiği bugünleri aramayacak çalışmalar yapalım. Türkçemizi uluslar arası, güçlü bir dil haline getirelim. Dilimizin bağımsızlığı ve yücelmesi için herkes göreve
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.