ERGENOKON
Öncelikle Türk efsanesinin “terör”le özdeşleştirilmesini veya bu ismin böyle bir örgüte verilmesini kabul etmek kabul edilir bir durum değildir. Bunu belirttikten sonra asıl konuya geçmek isterim.
Derin devlet olgusu ve söylemi halk arasında, akademisyenler arasında hatta siyasiler arasında sürekli söylene gelen bir konudur. Uğur Mumcu cinayeti, Necip Hablemitoğlu cinayeti,Gazi olayları,Sivas Madımak olayları, Danıştay saldırısı ve bunun gibi nice olayların arkasında derin güçlerin olduğu ve gerçek faillerinin ortaya çıkamayacağı hep söylene gelen konulardır.Hatta 12 Eylül öncesi yaşananlar,28 Şubat sürecinde yaşanan Fadime Şahin olayları gibi olayların bile birer tezgahın ürünü olduğunu herkes rahatlıkla dillendirebiliyordu.
Türkiye’ye derinden sarsan bunlar ve buna benzer olayların arkasında derin bir elin olduğu hatta bu elin sadece içeride değil dışarıyla da bağlantısı olduğu söyleniyor hatta bazı kurumlar ve kuruluşlar tarafından bilindiğini tahmin ediliyordu. Ama hiç kimse bu olayların üzerine cesaretle gidememişti. Yaklaşık bir yılı aşkın süredir bir savcı çıktı ve bu konuların üzerine gitti. Savcı cesaretli davrandığı gibi, Emniyet teşkilatı içerisinden hem istihbarat ve hem de operasyon konusunda destek aldı. Şemdinli Savcısı gibi olur korkusuyla pekte arkasında durulmazken zamanla savcısının kararlılığı görülünce elinde bilgi belge olan herkes bu bilgi ve belgeleri soruşturmayı yürüten savcılara ilettiğini ve savcıda her bilgi ve belgeyi değerlendirdiğini düşünmekteyim. Bu belgeler ışığında Cumhuriyet Tarihinde bir ilk yaşanıyor ve emekli generaller gözaltına alınıyor, tutuklanıyordu.
Tabi bu süreçte işin zaman zaman sulandırıldığını da ifade etmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Birilerinin bilgisine başvurmak için sabahın erken saatlerinde evinden yaka baça alınıp ifade alınması ise pek hoş değildi. Tabi diğer bir konu yargı sürecinde olan ve suçu sabitlenene kadar herkes suçsuzdur. Bu da belirtilmelidir.
Bütün bunlar olurken bir taraftan da iktidar partisi AKP’ye kapatma davası açılmıştı. Bu davadan sonra ise ortalık iyice toz duman oldu. Artık bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve kılıçlar çekildi gözüyle bakılıyordu. Tabiî ki Devlet içerisindeki derin yapılaşmanın temizlenmesini herkes istiyordu ve iktidar partisi AKP’ye açılan kapatma davası hariç yaşanan gelişmelerden halk memnun görünüyordu.
Sonra neler oldu. İşte asıl buraya bakmak lazım. AKP kesin kapatılacak gözüyle bakılırken birde baktık ki AKP kapatılmaması yönünde karar verildi.Ama karar verilirken de AKP ye iyi bir kör düğüm atıldı.Yani AKP’ye “bak seni kapatmıyoruz ama bizim müsaade ettiğimiz kadar iktidar olacaksın”,”Bu Ergenekon denilen derin yapılaşmanın üzerine fazla gitmeyeceksin” gibi konular üzerinde pazarlık yapıldığını düşünmekteyim.
Bu sonuca nerden mi vardım. Bakın geçen hafta ne oldu. Kocaeli jandarma bölge komutanı ceza evindeki tutuklu paşalara ziyarete gitti ve Genel Kurmay Başkanlığı bir açıklama yaparak bilgileri dahilinde bu ziyaretin gerçekleştiğini ve kendileri adına bu ziyaretin gerçekleştiğini açıkladı. Sonra Sn. Başbakan bu ziyareti normal karşıladı.Daha sonra hükümet yanlısı dediğimiz ve özellikle bu derin yapılaşma üzerinde büyük sansasyonel haberler yapan basında yavaş yavaş yumuşama eğilimi göstermeye başladı.
Gelinen nokta, davanın başından beri söylediğim noktadır.Bu derin yapılaşmanın köküne inilemeyecek ve bu yapı temizlenemeyecek.Hani bir tabirimiz vardır ya;Ayıyı yaralı bırakmak.İşte tam o dönemi yapıyoruz.Ayı yaralı bırakıldığında daha tehlikeli olduğunu hatırlatır,inşallah yanılırım diyorum.
Bütün bunların özeti ise, yukarıda filler tepişiyor olan aşağıda çimlere oluyor !