Nasreddin Hoca bir gün eşeğine biner, pazara doğru yola çıkar. Oğlu da eşeğin yularından tutmuş çekiyor. Az ilerleyince, bir grup insanla karşılaşırlar. Hoca topluluğa selam verir. Adamlar selamı alır almaz başlarlar dedikoduya:
-İnsafsız adam! Kendisi eşeğe binmiş, küçücük çocuğu yürütüyor. Zavallı çocuk nasıl yürüsün?
Söylenenleri duyan Hoca eşekten iner, oğlunu bindirir. Kendisi çeker eşeğin yularını. Biraz ileride bir grup insan sohbet halindedirler. Yaklaşınca selam verir Hoca hürmetle. Birkaç adım atmadan onlar da başlarlar dedikoduya:
-Zamane sıpası n’olacak! Kendisi eşeğe binmiş, utanmadan yaşlı başlı babasını yürütüyor.
Sözler kulağına kadar gelen Hoca durur düşünür. Bu sefer kendisi de biner eşeğe. “Herhâlde şimdi oldu” der mırıltıyla. O sırada karşılaştıkları birkaç adama da selam verir. Adamlar selamı alırlar almasına ama durmaz peşinden çeneleri:
-Yahu şu insanlarda hiç insaf merhamet yok. Hayvan da can taşıyor. Zavallı eşek nasıl çeksin iki kişiyi birden?
Artık akla uygun bir tek seçenek kalmıştır. İnerler baba oğul eşekten, başlarlar eşeğin yanında yürümeye.
Memlekette adam mı yok? Karşılaşırlar yine bir toplulukla ve selamlaşırlar muhabbetle. Bu seferki topluluk basar kahkahayı:
-Enayilere bak! Eşek bomboş; hiç birisi binmemiş.
Kafası iyice karışan Hoca, sarığının altından sokar parmaklarını, şaşkın ve düşünceli kaşır kafasını. Sinirli sinirli parlar gözleri.
Yatırır eşeği yere. Bağlar dört ayağını sıkıca birbirine. Oracıktan kaptığı gibi uzun bir sırığı, sokar ayakları arasından eşeğin.
Sonra seslenir oğluna:
-Tut oğlum ucundan. Kaldır. Haydi hooooop!
Alırlar sırtlarına eşeği ve öylece revan olurlar yola.
*
Neden bu kıssadan başladım ben de bilmiyorum ama sanırım sÖZün özünü yansıtmak için.
Sözün Özü şöyledir:
Ne yaparsan yap ne dersen de mutlaka bir şeyler derler. Bu yazıda da mutlaka çıkacaktır çünkü bir takım ÖZlere, sÖZleri bağlayacağım, bağlaçsız…
*
“ÖZlerin değişmediği bu dünyada sadece ‘özler’ değişir.” demişti hocam bir derste. Hala aklımda! Neden demişti? Hala kavramamıştım bunu. Belki de bu cümlenin anlamını bir KPS Sınavında cümlenin anlamında bulacağım, sınava 2 gün kala.
*
ÖZ kardeşlerimizi, Müslüman kardeşlerimizi katlediyorlar. Güneşin doğduğu yerde kardeşimiz kan ağlıyor görmüyor muyuz?
Doğu Türkistan’da! Böyle diyince Irkçılık geliyor insanımızın aklına! IRKÇILIK dinimiz tarafından dışlandı. Ama akrabaya ve kardeşe yardımı? (Bütün cuma namazlarında, hutbeden sonra hem Arapçası hem de Türkçesi okunan ALLAH kelamını hatırlayalım.) 3 gün önce Urumçi'de bir kadını meydanda tırnak aralarından demir çubuk soktular. Suçu ne biliyor musun? TÜRK olmak! Ve bu zulüm yıllardır devam ediyor, ses çıkarmıyoruz! KERKÜK'de de durum aynı! Haberiniz var mı? “Gazze de var!” dediler tamam ona da sesimiz çıksın ama Urumçidekilerde MÜSLÜMAN, Kerküktekiler de. Onlara ses çıkınca Irkçı dendi. Neden ayrım yapıyoruz! Ayrımlar ayrımı doğurur! Neden belli bir grubun dışındakiler ses çıkarmıyor? Bu Gazze için de geçerli. Hud suresi 113. Ayet: "Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur! Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.”
Ben şimdi Urumçi diyeceğim, Kerkük diyeceğim Irkçı mı olacağım? Gazze de diyeceğim! Buna ne diyeceksiniz?
Hasan el Benna; " Müslümanların uğradığı en büyük musibet, ayrılık ve uyuşmazlıktır."
*
“İnsan ÖZünü mutlu olurmuş!” Mutluluğu nerede arıyoruz? Mutluluk kavramı sadece bir s’öz’ün kelimesi mi sizce? İnsan değişince her şey değişir. İnsan değişir mi? Bir ÖZ değerlendirme yapalım mı?
*
ÖZ kelimesi, bir şeyin, bir nesnenin varlığı veya gücü anlamında kullanılan bir kavramdır. Aynı zamanda, öz, içsel zorunlu bir ilişki veya işlevi de dile getirmektedir. ÖZgün bir yaklaşım ile ne kadar yakabiliriz kendimizi?
*
“Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp
hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.!”
Albert Einstein
*
ÖZür dilerim!