Mutlu günlerin bu kadar az olduğu günlerde, yanlış hayatı doğru yaşamaya kalkıyoruz. Alıştığımız acılar vardır elbette. Herkesin bir sözünün olduğu bir dünyada ben de kendi sözümü söyleyeceğim, acılarıma...
Hani elinden hiç bir şey gelmeyen insanın içine her zaman delice isyan duygusu dolar ya bu durumda yüreğinize taş gibi oturacak cümleler yerine, içinizde rüzgarlar estireceğim. Belkide... Duygularınız, duygularım olacak. Duygularınıza sansür koymayacağım. Kelimeleri dilinize bağlamayacağım. Sağ gösterip sol vurmayacağım.
"Hayat" neydi? sorusuna verilecek olan cavap, neydi? Kendinizi olabildiğince zorlamak mıdır hayat? Bu hayatta kendi kendinize bir "hiç" misiniz? Yoksa....
Şimdi yapmamız gereken neyse, onu yapacağım. Olması gerekeni olması gerektiği gibi yapacağım. Başlayayım mı? Öyleyse, biraz kendimden bahsedeceğim. Ben DÜŞ Ressamı! Şimdilik bunu bilmeniz yeterli. Çünkü sizin de yapmanız gereken bu. Kelimelerimizde zaten bir beden oluşturacağız!
Zamanın renklerini çözümleyip onların gölgesinde soluk alacağız. Ve belki de şarkılar mırıldanacağız. Kelimelere dokundukça, dört mevsimi yaşayacağız, zamanın renklerinde... Siz benimle dört mevsimi yaşamaya hazır mısınız? Ne dersiniz?
Not: Bu yazı başka bir sitede yayınlanmıştır ve arşiv olarak buraya eklenmiştir...