İnkisarlarımız*

Oğuzhan SİVRİKAYA

Bu şehirde durdukça inkisarlarımız (düş kırıklıklarımız) artıyor. Biz bu şehre aşkla bağlıyken, ismini dahi değiştirip AşK’ÇAABAT yapmışken, detaylar bizi bu şehirde boğuyor. Bu şehrin silüeti ve yamalı yolları bana acı veriyor. Bu yazımda birkaç konuya temas etmek istiyorum.

*

Günden güne büyüyen bir sorun haline geldi sokak köpekleri. Köpekler can dostumuzken, kan dostumuz olmaya kararlı. Gün geçtikçe daha pisleşen ve etrafa pis koku yayan bu sokak köpekleri artık daha saldırgan tutum içindeler. Geçen gün bir arkadaşım bahsetti. “Geç saatte işten dönüyorum.Yeni mahallenin yukarısında oturuyorum. Her gece eve nasıl gideceğim diye düşünüyorum. Grup halinde dolaşan köpekler bana iki kez saldırdı. Polisi aradım. Pazar yerinin orda olduğumu belirttim. Polis arabası gelirken, sokak köpekleri arabanın peşinden havlayarak koştukları için bize yardımcı olamadılar. Ve bir müddet geçtikten sonra yardımcı oldular. Zabıtayı aradık bu konu ile ilgili ancak ilgilenmediler.”

Artık bu soruna çözüm bulunmalı. Geçtiğimiz yıllarda bu sorun birkaç kez daha gündeme gelmişti. Belediye sanırım bütçe yetersizliğinden ve ‘doğal ortamlarında’ yaşaması gerektiğini düş’ünerek pek de soruna çözüm bulamamıştı. Kısırlaştırdıklarını söyleyerek bu konunun üstü örtülmüştü.

Tabiki de   sokak köpekleri özgür yaşamalı. Toplumlar kendinden şansı daha az canlılara nasıl davrandıkları ile değerlendirilir. Biz bu sorunun çözülmesini istiyoruz çünkü geçen yıl okula giden küçük kız çocuğuna havlayarak üzerine koşarken pencereden gördüğümde, küçük kız çocuğunun çığlığı hala kulağımda. Afrasıyab’ın hikayesindeki canavarlara benzetmeye başladı, küçük çocuklar. Bir soruna çözüm gelmesi için illa biri hastanelik mi olmalı? Bu yazı vicdanı rahatlatma değildir. Bu sorun çözülürse duacınız olacağız.

*

Diğer bir konu ise bu şehrin pis kokusu. Geçenlerde arkadaşım Berkant PARLAK bu konuya değindi. “Vurduk-duymadılar” diyerek bu konuyu bir daha ele alacağını söylediği için pek de bu konuyu deşmeyeceğim. Ama şu soruları soramadan da edemeyeceğim. AşK’ÇAABATın en güzel mekanlarından biri sahilde tur atarken, Marina ile Saray Köfte arasındaki çöp koyulan yere - Allah aşkına söyleyiniz – burnunuzun direkleri sızlamıyor mu? Ya da Ak Cami şadırvanının önündeki çöp bırakılan yere pis sulara basmamak için sekmediniz mi? Bu çöp bırakılan yerleri arttırabiliriz. Yağmur yağınca kanalların pis kokusuna denk gelmediniz mi? (Bu koku fazla yağmurun yağınca bir tehlikeyi haber veren sinyal gibi)

*

Detaylarda boğulmak isteyen için bu şehir çok ideal. Güzellikler detaylarda gizlidir. Kavaklıdaki Rahman Camini kesen yeni binalar bu detayları baltalıyor. Kaldırımların kaldıramadığı her ne ise, kaldırımlar bu durumdan şikayetçi. “Kaldırım sorunu, kaldırım işgali” konusuna değinmek bile istemiyorum. Üstgeçitlerin en azından renkli olmasını istiyoruz çünkü gri bir dünya istemiyoruz.

*

Bu şehirde gençlik meclisi olmalı. Gençler proje üretmeli. Birkaç genç arkadaşımın projelerini duyunca heyecan duyuyor, gerçekleşmeyeceğini bilmemek beni derinden üzüyor.

Gençliği hor görüp, bu işi beceremeyeceğini düş’ünüp, onlara fırsat vermeyip, Hz. Fatih’in 21 yaşında İstanbul’u fetih yaptığını söyleyerek gururlananlar bizlerden başkası değil. Biz gençlere fırsat vermeli.

*

Gençlerden fikir projeleri:

-Kavaklı Rahman Caminin önündeki geniş alan güzel bir dinlenme tesisi olabilir. Tır lokantaları, menemenciler kurulup, bu şehrin nefes alan yeni yaşam alanı olabilir.

-Vapur gezintileri olabilir ve bu vapurda ticari amaca dönüştürülebilir.

-Yağmur suları değerlendirilebilir. Bu sular sulamada ve yıkamada kullanılabilir. Bu yağmur suyu projesini her binaya indirgeyip bir motor ve depo ile su israfınında önüne geçebiliriz.

Bu projeleri detaylandırıp ve arttırabiliriz.

*

Biz bu şehri çok seviyoruz. Güzel görmek için elimize taşın altına koymak istiyoruz. Şu an bu satırları yazarken, çayımı yudumluyor, bu şehrin en güzel yeri olan limandan AşK’ÇAABATı izliyorum.  Kışın da bu keyfi yaşamak istiyoruz. Biz bu şehre aşık olan gençler, bu şehre AşK’ÇAABAT ismini verip bu şehir için hayaller kuruyoruz. Düş kırıklıklarımızla (İnkisarlarımızla) uyanıyoruz.

*

Hadi bizi sevin. Bize fırsat verin…

 

*Düş Kırıklıklarımız