Aşıklık şık’lık durumunda…
*
Herkesin dilene pelesenk olan bir cümledir aslında bu. AVMlerde marka tutkunu olup dünyadan bir haber yaşayıp, tüm heyecanlarına aşk ismini koymak. Ve kendini aşık sanmak. Aşk nedir ne değildiri konuşacağız bu nüshada! “İlahî aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevî, semavî ya da cismanî diye sorma!” der Mevlana hazretleri. Bunu sorgulamadan her türlüsünü bu nüshamızda değer’lendireceğiz. Doğal sahipleniş midir aşk? “Beni sev, beni fark et, beni önemse” derken takılan maskeyi siz seçiyorsunuz. “Ayrıcalıklı görünmek için şunu giy, bunu ye, şuraya git. Yoksa sen zavallı ve sıradansın.” algısı bizi bu maskeyi takmaya itiyordur belki de. Belki de bildiğimiz tüm bu yargıların dışında “Kendisine özen gösteren başkasına da gösterir” yargısındandır, bu marka tutkunluğu ya da şıklık durumu. Ama bir sır vereyim mi size: Kadınlar ilk ‘gözlerine’ bakarmış erkeğin. Bu nedenledir ki kadınlar sevince gözleri daha parlak olurmuş.
*
Önceden dedelerimiz kıyafetleri yırtılınca yama yaparlardı, bunu herkes bilir, ama bu durumun altında b’aşk’a bir algı vardır. Dedelerimiz eskiyen şeyi atmaz, ve hep tamir ile durumu düzeltirler. Ve bu insanda yetinme duygusunu geliştirir. Şimdi yırtılan her şeyi attığımızdan daha sabırsız davranıp, evliliklerin süresini kısaltmıyor muyuz?
*
Duyguları hesaba katmıyor bilim. Erkek sonuçsal düşünür; kadın nedensel. Yani biri sonuca bakıyor; öbürü ‘nasıl olmuş’la ilgileniyor. Erkekler gördüklerine kadınlar duyduklarına inanır bu yüzden, kadınlar makyaj yapar, erkekler yalan söyler. Türlerin yapı taşı, kökeni -Mevlana’nın dediği gibi- “sevgi”dir. Bu bir gerçeklik varken, duyguları hesaba katmıyor bilim. Bilimsel bir gerçeklik sunmak istiyorum size: “Aşık olanın sevecenlik, duygusallık, merhamet gibi hisleri çoştukça oksition adlı horman da kanında artıyor. Bu hormon varsa stress ve asabiyet yok demektir. Simbiyotik (İki değişik türün birbirini tamamlayarak ve karşılıklı fayda sağlayarak yaşama şekli) ilişki gibi. Kıskançlık ve sevgi gibi…
*
Geçtiğimiz yıllarda gazetelerde de yayımlanan tek bilinen şey, insanın âşık olup ayrılınca, kırık bir koldan duyulan acı kadar acı duyduğudur. Belediye ekipleri adeta kalbimde kazı çalışmaları yapıyor, delik deşiğim, mutsuzum, bedbinim.
*
Aşk iki cinsi her halleriyle bir birine yapıştıran bir yapıştırıcı mı?
*
“Aşk, muhtaç olmayan Allah'in bir sıfatıdır.” Şems
“Âşıkların şeriatı da, mezhebi de Allah'tır.” Mevlana
“Alnın Secdeye değdiğinde Gözyaşı dökebilmendir. Aşk, kimseye niyazı ve ihtiyacı olmayan Allah’ın vasıflarındandır. Ondan başkasına âşık olmak, geçici bir hevestir.” Mevlana
“Sevdiğin için sevginden vazgeçebilmektir. Kanaya kanaya. Hiçlik kapısını çalmadan varlık bulamamaktır. ‘Ben’likten kurtulmadan, ‘biz’ olamamaktır. Ne de olsa biz mahzun bir Peygamberin ümmeti değil miyiz? Hüzün taze tutar aşk yarasını. Yaramdan da hoşum, yârimden de.” Şems
*
Gel gör beni aşk neyledi diyen Yunus Emre’dir, aşk.
*
Sizi aşka inandıran sevgililer var mı?
*
Özdemir Asaf’ın “Yarış” adlı şiir belki de NOKTA değerinde biri bitiş olacaktır diye düş’ünüyorum.
“Herkes herkesi seviyor..
Hepsi de başka türlü seviyor.
Herkes herkesi sevmesin, gerek yok.
Adam azaldı, sevgi de elden gidiyor.
'Bana, sen haklısın deyorlar,
Hayır hayır, ben çok haklıyım.' bilen biliyor.
Bu yarışın dışında kalanlar,
Adamı sevgi, sevgiyi de adam ediyor.”
*
Öyle değil mi Şeyhim? Acısı dinmiyor insanın, sevmeden...