TAYYİP OĞLUNU ASKERE GÖNDERME

İsmail TOPAL

“Tayyip, oğlunu askere gönderme”

 

Aktütün Karakolu'na 5 ay öce yapılan saldırı yüreklerimizi dağlamıştı.

Şehit olan 6 Mehmetçikten birinin Akçaabatlı olması bu acıyı daha da artırmıştı.

Bu acıyı bir kez daha, hem de daha kuvvetli bir şekilde hissettik.

Yine Aktütün Karakolu'na saldırıldı.

Bu kez şehit sayımız daha fazla. Tam 17gencimiz şehit oldu.

Teröre bir kez daha lanet okuduk.

Ama 17 gencimizin ulaştıkları mertebeye de sevindik, gıpta ettik.

Kur'ân-ı Kerim'in 3'üncü sûresi olan Âl-i İmran Sûresi'nin 169'uncu âyetinde, keremi bol olan Rabbimiz “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar.” buyuruyor.

Ne güzel muamele bu…

Hem de Allah'tan…

Bizim ise hiçbir garantimiz yok.

Kıldığımız namazın, yaptığımız haccın, verdiğimiz zekâtın, tuttuğumuz orucun bırakın ne sevap getireceğini, kabul edilip edilmeyeceğini bile bilmiyoruz.

Hâlbuki şehitlerimiz öyle mi?

Hal böyle iken bazı şehitlerin uğurlamalarında, bilhassa da son şehitlerimizin uğurlanmalarında, atılan sloganlara bir anlam veremiyorum.

“Tayyip oğlunu askere gönder.”

Sözde Başbakan'a kızıyorlar.

Kızsınlar da; kızmalarında bir sorun yok.

Ama bu slogan da ne oluyor?

Bir taraftan Başbakan'ın şehit babası olarak onurlanmasını isteyen bir slogan gibi algılanabilir bu.

Ama slogan atanların Başbakan'ı onurlandırmak gibi bir halet-i ruhiye içerisinde olmadıkları herkesçe malûm.

O zaman?..

O zaman şehitlik kötü bir şey mi?

Kızdığımız bir kişinin başına gelmesini istediğimiz bir musibet mi?

Asla değil.

O halde?

O halde “Tayip oğlunu askere gönderme” sloganı hissiyatı daha iyi yansıtan bir slogan olur.

Ama sloganlarla da bu iş olmuyor.

En güzel sözü yine Rabbimiz söylüyor:

Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.

Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.

Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz” derler.

İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır. (2/Bakara, 154-157)

 

 

Abesle iştigal

 

Belediye Başkanı Şefik Türkmen, yıllar sonra bir bayramda AK Parti’nin bayramlaşma törenine gitti ya, dedikodu çarkları da dönmeye başladı.

Uzunca bir süreden beri dillendirilen “Başkan Türkmen AK Parti’ye geçecek” söylemi bu ziyaretten sonra bir kez daha gündeme geldi.

Biz hep öyle “abesle iştigal” cinsinden konuları gündeme getiririz zaten.

Şehrin girişinde uydurduğumuz şeye şehrin çıkışında inanırız.

Yok böyle bir şey...

Ne Başkan Türkmen AK Parti’ye geçer, ne de AK Parti Başkan Türkmen’i davet eder.

Bunların gerçek olma aşaması çoktan geçti. Taraflar için bir hayaldi, bundan sonra da bir hayal olmaktan ileri geçemeyecek.

Bu böyle biline.

Herkes, 2009’daki seçimde yeni bir AK Parti Şefik Türkmen yarışmasına şimdiden hazırlıklı olsun.

Görünen köy kılavuz istemez.

Başkan eskiden olduğu gibi dedikoduların serbestçe yapılacağı bir ortam yaratıyor.

AK Parti’nin kendi içine yönelmesine fırsat vermediği gibi diğer partileri de rölantide tutuyor.

Kimsenin erkenden gardını almasını istemiyor.

Sonunda ne olacağını da biliyor çünkü.

Yine adaylık ve yine Anavatan’dan.

Peki yine başkanlık olur mu?

Rüyasını görmüştür mutlaka.

Ama bu rüyanın yorumunu asıl CHP ile MHP yapacak. Sabah ola hayr ola.

 

 

Tekerrür

 

Akçaabat’ın son şehidi olan Yenimahalleli Gökhan Uzun’un ailesi, oğulları olmadan geçirecekleri ilk bayramın hüznünü Akçaabat protokolünün yaptığı ziyaretle biraz olsun hafiflettiler.

Bu ziyarette bir de bayram hediyesi aldılar: Çocuklarının adı Yenimahalle’de yapılacak olan liseye verilecek.

Şehit, bizim de şehidimiz. Ailesinin Gökhan şehit olduğu zaman yaşadıkları acıyı aynı şekilde yaşayamadığımız gibi bu haberden duydukları sevinci de aynı şekilde yaşamamız mümkün değil.

Ama şehit bizim de şehidimiz. Doğrusu bu habere ben de çok sevindim.

Ama sonradan bu sevincimi gölgeleyecek bir anekdot düştü hatırıma.

Bundan yıllar önce, Yaylacık Mahallesi’nde hizmet veren Mehmet Arslantürk İlköğretim Okulu’nun inşa edildiği günlerdi. Okulun adı henüz konulmamıştı.

Milli Eğitim Müdürümüz yine Mehmet Salih Köse idi. Bilmem kaçıncı sürgünün-den geri dönmüştü.

“Okulumuzun adı Şehitler Okulu olacak.” demişti. Biz de sevinmiş, bu demeci manşete çıkarmıştık. Hatta Sayın köse, her dersliğe de bir şehidimizin adını verecekti.

Sonra?.. Sonrası malûm. Köse aylar ya da yıllar sonra yeniden geri dönmesi kesin olan bir sürgüne gönderildi. Tabii “Şehitler Okulu” ismi de onunla birlikte...

İnşallah bu da öyle olmaz... Netice de “müdür” değil, “vekil” sözü bu...

 

 

Mezarlık teşekkürü

 

Ramazan Bayramı eda edildi.

3 gün boyunca ilçemizin her noktasında birlik ve beraberlik adına, toplumsal dayanışma adına birçok örnek tabloya şahit olduk.

Mutlaka sizler de şahit olmuşsunuzdur.

Bu tabloları görmek insanı mutlu ediyor.

Verilen harçlıklar, ikram edilen şekerler ve tatlılar çocukları nasıl mutlu ediyorsa, büyükleri de böylesine güzellikler mutlu ediyor.

Galiba bizim bayram harçlıklarımız da bu mutluluklar oluyor.

Bütün bunlar bir yana, benim için en güzel bayram mutluluğunu Belediye Başkanı Şefik Türkmen yaşattı.

Bu mutluluğun sebebi mezarlıklardaki düzenleme idi. Bayramın ilk günü sağanak halindeki yağmurda ziyaret ettiğimiz kabristanda ayağımıza bir toplu iğne başı kadar bile çamur değmedi. Yeşillikler içerisinde, huşu ile duamızı yaptık, Kur’ânımızı okuduk.

Bundan daha büyük mutluluk olur mu?

Teşekkürler Sayın Türkmen...