MUSTAFA NADİR’İN AYIBI
Mustafa Nadir doğrusu ayıp etti.
Seçimi kazanamayacağını zaten biliyordu.
Seçimden sonra partideki kalabalığın dineceğini ve partinin yükünün yine omuzuna kalacağını biliyordu.
Belki yorulmuştur, biraz dinlensin dedik ama aradan neredeyse 100 gün geçti.
O zekâ kokan taşlamalarını, AK Parti’ye sataşmalarını çok özledik bu günlerde.
Sadece biz değil, AK Parti İlçe Başkanı Osman Çavuş da özlemiştir zannedersem.
O bile Mustafa Nadir’in açıklamaları olmadığından açık-lama yapamama sıkıntısına kapıldı geçen süre zarfında.
Bereket Cemal Baş kardeşim ahvalini anlatırken “Bölge Milletvekilleri” lafını kullandı da Osman Çavuş bunu Mustafa Cumur’a yorarak hemen bir sayfa açıklama yaptı.
İyi ki de öyle oldu, yoksa paslanacaktı.
Gerçekten ayıp ettin Mustafa Nadir, hem de çok ayıp.
(Bu satırları kaleme aldıktan sonra, sanki aklımdan geçeni hissetmiş gibi bir açıklama gönderen Mustafa Nadir’e AK Parti’nin sloganıyla nazire yapayım bari: Durmak yok, yazmaya devam.)
SCHALKE 04’ÜN MARŞI
Doğan haber Ajansı kaynaklı bir haber geldi önüme...
Alman 1. Ligi Bundesliga'nın köklü kulüplerinden Schalke 04\'ün çok ilginç bir yönü ortaya çıkmış. Forma rengi mavi-beyaz olan Schalke 04\'ün kulüp marşının bir bölümünde, “Hz. Muhammed de renklerin arasında mavi-beyazı seçti" sözleri yer alıyormuş.
Dört kıtalık marşın üçüncü kıtasında, Hz. Muhammed ile ilgili şu ifadelere yer veriliyormuş: “Hz. Muhammed bir peygamberdi. Futbol oyunundan haberi yoktu. Buna rağmen bütün ihtişamlı renklerden arasından, kendisi için mavi-beyaz\'ı seçti.”
Tam teyit edemedim; siz de bir bakın bakalım doğru muymuş?
Beni de bilgilendirirseniz sevinirim.
DOSTLAR IRMAK GİBİDİR
Akçaabat Lisesi mezunuyum. 1983 yılında, 3 Matematik-B Sınıfı’ndan mezun oldum.
Sınıfımız şimdiki sınıflar gibi kalabalık değildi; 18 kişiydik.
Bu azlık dostluğumuzun pekişmesine de neden olmuştu. Sadece o yıllar için değil; günümüze kadar uzayan yıllar itibariyle de geçerli bu tespitim.
İşte o dostlardan 6’sıyla geçtiğimiz hafta sonu bir aradaydık.
Sınıf defterimizi kaybetmeyi mi, toplu halde sınavı protesto için boş kâğıt verip disipline gitmeyi mi dersiniz, onlarca şey hatırladık.
Rahmetli olan öğretmenlerimizi yâd ettik.
Seneye 31 Temmuz’da yine bir araya geleceğiz dostlarımızla; bu kez daha organize ve daha kalabalık olacak.
Hangi dostlarla mı?
Buna ben değil Can Yücel anlatsın size o doyumsuz şiirindeki mısralarla; çünkü benimkiler o kadar güzel olmayacak:
* * *
Dostlar ırmak gibidir…
Kiminin suyu az, kiminin çok,
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca,
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya…
İnsanlar vardır;
Üstü nilüferlerle kaplı, bulanık bir göl gibi…
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı,
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı…
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
İnsanlar vardır;
Derin bir okyanus...
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız,
Daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.
İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu...
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.
İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.
İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...
İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan...
(Teşekkürler Tahsin hocam...)
DERNEK KURULSUN
Bundan yıllarca önce Adil Kuleyin bir oluşumun ilk adımını atmış ve Akçaabat Lisesi’nden mezun olanları bir gecede toplamıştı. Hatta ilki kadar görkemli olmasa da bu toplantının ikincisi de gerçekleştirilmişti.
Ancak üçüncüsü olmadı.
“Allah’ın hakkı üçtür” diye bir söz bile varken neden olmadı anlamadım doğrusu.
Belki de Adil Hoca’yı küstürmüş ya da bunaltmışlardır.
Ama hocalara küsmek yakışmadığı gibi bunalmaları da olmaz. Hele Adil Hoca’ya bunların hiç biri yakışmaz.
Bugünden tezi yok Adil Hocam, Akçaabat Lisesi Mezunları Derneği’ni kurmak için yeniden yola çık. Biz ar-kandayız.
Sadece okulda değil şimdi de hocamızsın. Bizden yapmamızı istediğin neyse söyle, yapalım.
Tüzük hazırlamaksa, o kolay, 10 dakikalık iş. Yönetim belirlemekse o, on-dan da kolay.
Mezunları tespit etmekse zaten sen yıllardır bizi hem kütüklerden hem de günlük hayatta takip edersin.
Unumuz var, şekerimiz var, yağımız var Hocam. Sadece ateşimiz eksik. Helvayı yapacağımız ateşi tutuşturmak yine sana kalacak gibi.
Sigara yasağı geldi; biz çakmaklarımızı ateşleyemiyoruz artık hocam.
Bu ateşi de yakmak sahiden sana kaldı Hocam.