HAREMLİK AMA SELAMLIK DEĞİL
Dünyanın en ünlü kalp doktoru Michael De Bakey'ın arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve Dr Michael De Bakey'e dönerek:
“Size birşey soracağım.” der:
“Neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz.
“Mesela ben şimdi itina ile kaputu aça-cağım bir bakışta problemin nerede olduğu-nu anlayacağım, kapakçıkları temizleyece-ğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım!
Söylesenize nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?”
Bunun üzerine Dr. De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş:
“Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene!..”
* * *
Yukarıdaki nükteye benzer bir durum da Akçaabat'ta yaşandı.
Gazeteci diye geçinen biri, şirin ilçemiz Akçaabat'ı, açılan bir kermesle ilgili olarak, yaygın basın da dahil, Türkiye genelinde oldukça kötü bir pozisyona düşürdü.
Yazdığı haberinde, eski hastane binasının acil servisinin bulunduğu alanda 28 Mayıs-8 Haziran tarihleri arasında açılan kermesi konu edinmiş.
Meramı ne, pek belli olmuyor ama, rahatsızlığının iki tane olduğu net şekilde belli oluyor.
Hastane binasının neden Adliye ya da Emniyet olarak kullanılması beklenirken kermese mekan olarak tahsis edilmesine ve kermesin erkek ve bayan girişlerinin ayrı olmasına içerlemiş.
Aynı sektörden ekmek yiyen arkadaşlarının kestiği şeyleri ağzından düşürmeyen ve her fırsatta öteye beriye yazdığı aslı astarı olmayan şikâyetlerle birçok kişinin değerli zamanlarını çalan bu zat; yıllarca bir mahalli idarenin bürosunu kendi şahsî bürosu olarak hiçbir ücret ödemeden kullanırken ve burayı, haremlik-selamlık yapsa iyi, sadece harem gibi kullanmakta bir mahsur görmeyen bu zat; şimdi ise atıl bir vaziyetteki duran bir binanın, tamamen eğitime hizmet için açılan bir kermese 10 günlüğüne tahsisi manidar bulmuş.
Duyan da hastane binasının tümünün süresiz olarak tahsis edildiğini zannedecek.
Sanki bu 10 günlük sürede bu binaya Ad-liye ve Emniyet taşınacak da, kermes bu taşınmayı geciktirmiş gibi.
Pes doğrusu...
Daha binanın ne olacağına bile karar verilmemiş. Adliye beğenmemiş, Emniyet zaten kendi binasını yenilemekle meşgul.
Kaldı ki, O'nun gibi, kamuya ait bir mekânı kendi şahsî bürosu gibi kullanıp, yararlanıcılarından birinin o alanı kullanmaması için kaba kuvvete başvurup işi Emniyet'e aksettirecek bir durum da yok ortada.
Usulüne uygun bir kısa süreli tahsis ve eğitime destek var, o kadar.
Sadece bu da yetmemiş, kadın ve erkek girişlerinin ayrı olmasını da eleştirip, yayın hayatlarında bugüne kadar Akçaabat'la ilgili neredeyse hiç haber yapmayan kimi ulusal gazetelere de, Akçaabat'ı küçük düşürücü şekilde haberi servis etmekte mahsur görmemiş.
Haberinde toplumsal bir dayanak da olmadan yapmış bunu üstelik. Yok efendim herkes rahatsız olmuşmuş, vatandaşlar büyük tepki göstermişmiş.
Nerede bu vatandaşlar? Neden birinin adı bile yok haberde? Rahatsızlık duydukları konu ne? Eğer böyleleri varsa, kendileri arz-ı endam etseler de, bilsek.
Öyle genel ve yuvarlak klişeler kullanmak doğru olsaydı bizim de, ''Yapılan bu haber Akçaabat halkı tarafından şiddetle ve nefretle kınandı. Haberi yapan kişinin yanlı bir tavır sergilediği ifade ediliyor.'' deyip işi içinden çıkmamız mümkün olurdu.
Kaldı ki bir sivil toplum örgütü kendi düzenlediği etkinliğin kurallarını belirleyemez mi? Sen değil misin, bir haber fotoğrafına girecek kişilerin görüntülenmesini bile, ''onları sıraya ben soktum, siz çekemezsiniz'' diyerek meslektaşlarını engellemeye çalışan sahte kriterler koyan.
Akçaabat'ı bilmem ama ben seni yaptığın bu anlamsız işten ötürü kınıyorum.
Allah akıl-fikir versin.