ADAM OLMAK

İsmail TOPAL

ADAM OLMAK

Ekim ayının ilk haftasında kutlanan Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle Akçaabat Müftülüğü'nün yapmayıp da yapmış gibi gösterdiği ya da daha önce yapılmış da yeni yapılacakmış gibi programa dâhil ettiği etkinliklerle ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sitesindeki programa eleştiri getiren bir yazı kaleme almıştım.

Malumunuz, akcaabathaber.com'da da yayınlanıyor bu yazılarım.

Geçtiğimiz günlerde bu yazıya bir yorum gelmiş.

“hasan61” rumuzlu biri tarafından “adam olmak” başlığıyla yazılmış bir yorum. Şöyle diyor:

“Yazıyı baştan sona okudum. Kurumların başındaki insanlar yanlış yapabilir; Müftü de olsa. Burada din görevlilerini hafife almak; yok efendim camiler Kâbe'nin şubesi gibi alaycı kelimeleri yazıya almak hiç de hoş olmadı. Siz din görevlilerinin yaptığı işleri internetten takıp etmeyi bırakın da bir cenazeniz olduğu zaman onu nasıl yıkayıp temizlediğini bir görün. Özür dilemeniz gerekirse özür dileyin. İçiniz rahat olursa bildiğiniz gibi yazmaya devam edin. Herkesi kötüleme hakkını kendinizde fazla görmeyin.”

Kısaca cevaplayayım:

1. Camileri Kâbe’nin şubesi olarak Diyanet İşleri Başkanlığı nitelendiriyor.

2. O yazımda da yazdım, insan hata yapabilir ama yapmadığı şeyi yaptım diye gösterme lüksü yoktur.

3. Ben, din adamlarından ölülere değil dirilere hizmet bekliyorum. Ölülerimizi biz de defnetmesini biliriz.

4. Kötüleri kötüleme hakkını herkes gibi ben de kendimde buluyorum.

5. Adam olmayı da yazdığım yazıya imzamı atmakla eşdeğer görüyorum.

 

HAZAN’IN TAM ORTASI

Ekim ayı Sonbahar’ın ikinci ayı. Yani Hazan’ın tam ortası.

Benim için de öyle.

Bundan tam on yıl önce Ekim ayında, bombalı bir saldırı sonucu kaybetmiştik Ahmet Taner Kışlalı’yı. 21 Ekim’de bombalı bir saldırıya kurban gitmişti.

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde hocamdı. İki yıl dersime girmişti.

Yine bir Ekim günü, bu yıl, 17 Ekim’de de Ünsal Oskay’ı kaybettik. O da aynı üniversiteden hocamdı.

Kışlalı’dan siyaseti, Oskay’dan sosyal psikoloji öğrenmiştim.

Şimdi ikisi de yoklar. Ama her ikisinin de cenaze törenine baktım. Aslında sadece beden olarak yok oldular.

Öğrencileri onlardan elde ettikleri kazanımlarla onları her zaman yaşatacaklar.

Ruhları şad olsun.

 

SEVMEDİĞİM HAYVANLAR

Dostların gönderdiği birbirinden ilginç elektronik postaları zaman zaman sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

Geçtiğimiz hafta aldığım bir elektronik postayı da sizinle paylaşmak istedim.

Atilla Korkmaz’dan geldi.

Ben de altına imzamı atıyorum. Şöyle diyor o posta:

“Bekir Coşkun dahil, kimse kusura bakmasın!

Bazı hayvanları sevemiyorum arkadaş!

1- Tünellerde park lambası ya da farlar yerine dörtlülerini yakan ÖKÜZLERİ,

2- Lastiği patladığında bunu sol şeritte değiştiren DEVELERİ,

3- Bir yaya geçsin diye yavaşladığınız veya durduğunuzda sağınızdan solunuzdan bir de size ters ters bakarak, geçen ÇAKALLARI,

4- Far ayarının ne demek olduğunu bilmeyip ya da ona verilecek 2-3 lirayı servet sanıp arkanızda gözünüzü kamaştıran DAVARLARI,

5- Karda önden çekişli araba-sının arka tekerlerine zincir takıp sonra 'abi bi el atsana' diye yardım isteyen EŞEKLERİ,

6- Dakikalarca aynalarına bakmadan sol şeritte sizin süratinizden en az 30-40 km yavaş giderek salınan KOYUNLARI,

7- Yeni yıkadığınız arabanızı batırmakla mükellef cam yıkama fıskiyesini ayarlamaktan aciz BEYGİRLERİ,

8- Arabasında biriktirip çöpe atması gerekenleri yola atan DOMUZLARI,

9- Trafik 2 dakika durdu mu kornaya basan AYILARI,

10- Kapısına geldiği adamın ziline basmaktansa, kornasına basmayı tercih eden SIĞIRLARI....

Sev-mi-yo-rum !

Ya siz ?

 

HUZUR

Hayatınız seçtiğiniz kadındır, diyor bir düşünür:

Zevkli bir kadına rastlarsanız, ZEVKİNİZ; bilgili bir kadına rastlarsanız BİLGİNİZ; zeki bir kadına rastlarsanız ZEKANIZ gelişir.

Hayat kat kattır. 

Babil'in Asma Bahçeleri gibi teraslar halinde yükselir ve bir terastan bir terasa sizi kadınlar götürür.

Ve bugün durduğunuz teras, seyrettiğiniz manzara, gördüğünüz hayat yanınızdaki kadının terası, manzara-sı ve hayatıdır.

Teşekkürler Huzur hanım!.

Beni zevk sahibi bir bilge yaptığın için...

 

SAĞLIĞINIZ İÇİN

İtiraf edeyim ki, bu hafta işin biraz kolayına kaçtım. İnternetteki zengin deryadan sizlere birkaç pasaj aktarmak içindi bu kaçış.

Meraklısı vardır, biliyorum; o yüzden biraz da sağlıkla ilgili birkaç not aktarayım sizlere.

Öyle fazlaca bir çaba harcamadan yerine getirebileceğimiz sağlık reçeteleri bunlar. Üstelik gündelik hayatımızın da parçası durumundaki işlerle alakalı...

Bakın bir radyoloji doktoru, sağlığınızı korumanız için sizlere neler tavsiye ediyor:

* Telefona sol kulağınızla cevap verin.

* Günde 2 (iki) kere kahve içmeyin.

* Soğuk su ile hap almayın.

* Saat 19.00’dan sonra yemek yemeyin.

*Tükettiğiniz yağlı gıdaların miktarını azaltın.

*Sabahları daha çok, akşamları ise daha az su için.

*Cep telefonu bataryaları ile mesafenizi uzak tutun.

*Uzun süre kulaklık takmayın.

*Gece 10.00 ile sabah 06.00 arası en ideal uyuma saatleridir

*Uyku öncesi ilaç aldıktan sonra hemen uzanmayın.

* Telefonunuzun şarjı son çizgiye indiğinde, yani çok çok az bir şarj seviyesindeyken telefona cevap ver-meyin; zira yaydığı radyasyon 1000 kat fazla.