Akçaabat – Monaco
Bu yıl Süper Lig'de benim ikinci takımım Akçaabat Sebatspor. 4 yılda 3 şampiyonluk kazanarak, 3. Lig'den önce 2. Lig B, sonra A Grup'larına...
Ve bu yıl da Süper Lig'e çıktı.
Türkiye'deki 852 ilçeden sadece 38 bin 500 nüfuslu Akçaabat Sebatspor'a ait süper başarı...
Kocaeli, Sakarya, Balıkesir, Antalya, Kayseri ve İzmir'in takımlarının 2. Lig'de top koşturacakları bu yıl, ancak onların küçük bir ilçesi olabilecek Akçaabat'ın gençleri Süper Lig'deler...
Statları sadece 2500 kişi aldığı için, bugün Trabzon Avni Aker Stadı'nda Denizlispor'la karşılaşacaklar.
Bütün gelirleri alkış ve onur, bütün yatırımları ise heyecan olan bu çocuklara Süper Lig'de de başarı diliyorum.
Doların, moral değerlerin üstünü örttüğü futbolun yozlaşma sürecinde bir spor hijyeni olabilirler.
Oğulun isyanı
Mucizenin öyküsü şöyle:
4 yıl önce bir spor gazetesinde (Fanatik olabilir) manşet: "Cumhuriyet'le yaşıt kulüp batıyor..." Haberde 1923'te Sebatspor adıyla kurulan Akçaabat Sebat Spor Kulübü'nün yöneticisiz kaldığı, adeta "gün saydığı" anlatılmakta.
Bu haberi Akçaabat kökenli İstanbullu işadamı Selami Yardım'ın oğlu Erol Yardım okuyor.
İçinde bir şeyler kopuyor.
Babasına telefon açıyor ve soruyor:
"Cumhuriyet'le yaşıt olan ilçemizin takımını göz göre göre yok olmaya mı bırakacağız?"
Selami Yardım duygulanır. Akçaabat'taki dostu Veli Sezgin'e telefon eder. "İlçemizin kulübünü kurtarmak istiyorum. Bu işi beraber yapalım" önerisinde bulunur.
Olumlu cevap alır. Akçaabat'a gelir. Kulübü ayağa kaldırmanın mali portresini ortaya çıkarırlar. Yönetim Kurulu listesini hazırlarlar. Kollar sıvanır, işe başlanır.
Selami Yardım gene İstanbul'dadır ama Veli Sezgin Asbaşkan olarak kulübün "hızır"ıdır.
1999'da 3. Lig'in Lig Şampiyonluğu'nu alır. Kapısına kilit asmak üzere olan kulübün bir anda şahlanması ve şampiyon olması müthiş hadisedir.
Hoca Ekrem Al da bu mucizedeki imzalardan biri...
2000 yılında 2. Lig B Grubu Şampiyonluğu da gene Akçaabat Sebatspor'undur.
2001 yılında 2. Lig A Grubu'na çıkılmış olur.
29 hafta boyunca takım, ilk 3 arasındadır.
Ancak... 30. maçta şans dönmüştür. İlk 3'ten 4'üncülüğe düşülür ve Süper Lig'e çıkılamaz.
Ve Akçaabat Sebatspor, 2002 - 2003'te Konya ve Rizespor ile birlikte ilk 3 arasında yer alarak Süper Lig'e çıkar.
Bu yıl Süper Lig'de hoca, ilk başarı yılına da imza atan Ekrem Al.
Dönüm noktaları
Veli Sezgine sordum:
"Unutamadığınız, Akçaabat'ın kaderini değiştiren maç hangisidir?"
Anlattı:
"3. Lig'deydik. Kuşadası'nda Balıkesirspor ile oynuyorduk. Hangimiz kazanırsak, 2. Lig'e o çıkacaktı. 87. dakikaya kadar Balıkesirspor 2-0 öndeydi.
İşte o anda ilk mucizemiz gerçekleşti. Bizim Yakup, Balıkesir kalesinin ağlarını havalandırdı.
Sonra...
Gene Yakup... Bir gol daha.
Maç 2-2 berabere bitti.
Uzatmalarda gol olmadı. Penaltılarda biz kazandık. 2. Lig'e çıktık.
İşte kader."
Akçaabat Sebatspor'un 27 oyuncusundan, 23'ü Trabzon doğumlu. Oyuncuları kendi coğrafyası kökenli böyle başka takım yok.
Akçaabat Sebatspor adeta para harcamadan bu başarıyı yakalamış. En büyük yardımı Trabzonspor'un "kadro dışı" futbolcularını göndermesi olmuş.
Bana gelince 8. haftada Atatürk Olimpiyat Stadı'ndaki yerimi alacağım. Sevgili Galatasarayımla, sevgili Akçaabat Sebatspor'un karşılaşmasını "iyi olan kazansın" diyerek izleyeceğim.
Sahi... Futbol takımlarının sponsoru ARİA Akçaabat Sebatspor'a destek verse, başarıyı ödüllendirse büyük sempati kazanır.
Trabzonspor TURKCELL'e gitmişse 10 kilometre ötedeki Akçaabat…
Akçaabat ilçesi, hayatıma önce Hacı Bey'in o harikulade lezzetli köfteleri ve kuru fasulyesiyle girmişti. Doğu Karadeniz'e her gidişimde Hacı'nın yerine uğramadan edemem. Şimdi bir de Akçaabat Stadı'na ya da kulübüne uğrayacağım.
Akçaabat, Fransız Süper Ligi'nin Monaco'su gibi...
* * *
Yukarıdaki yazı 10 Ağustos 2003 tarihinde Milliyet Gazetesi köşe yazarı Güneri civaoğlu tarafından kaleme alınmıştı.
Bir zamanlar Akçaabat Sebatsporumuz’a herkes bu şekilde bakıyordu.
Ancak bugün gelinen noktada belki de yazının girişindeki durumdan farksız bir noktadayız. Belki de çok daha kötü bir noktada…
O zaman çıkıp birileri kulübe sahip çıktı. Eğer şimdi destek olunmaz, sahip çıkılmaz ise bu kulüp kapanabilir.
“Olur mu!” demeyin.
Bal gibi de olur.
Selami Yardım kulübü aldığı zaman, tüm Akçaabatlılar hatta Trabzonlular bu kulübe sahip çıkmışlardı. Herkes işin bir yerinden tutmak için çaba harcamıştı. Çünkü herkes Sebatspor hayranı idi.
Bugün gelinen noktada kulübün yığınla borcu ve bir küskünler ordusu var.
Bu küskünler ordusunu geçmiş yöneticiler oluşturuyor.
Her kim bu kulüpte görev yapmış ise, bir sonra göreve gelen yönetim tarafından yerden yere vurulmuş hatta çok ağır ithamlarla tepki gösterilmiştir. Bu durum hiç kimseye fayda sağlamamış ve küskünler ordusunun oluşmasına neden olmuştur.
Bunu bu hale getirenler vicdanlarına muhakkak hesap veriyorlardır sanırım…
Gelelim bugünkü duruma…
Kulüp lisans yapamıyor, resmi hocası yok, elektriği, suyu ve telefonu borçlardan dolayı her an için kesilebilir, sporcuların kaldığı tesislerde mutfak malzemesini bir işadamı karşılıyor ama yemekler eskisi kadar zengin değil (sporcuların verdiği bilgi); bunun gibi bir yığın sorun.
Bir süre önce yeni bir yönetim oluşturuldu ve bu yönetimin başına Av. Kaşif Töre Ağanoğlu geldi.
Seçim gerçekleşeli tam 24 gün oldu.
Akşam yapılan ve Akçaabat’ın önemli isimlerinin katıldığı toplantıda Akçaabat Belediye Başkanı soruyor “Göreve geleli neler yaptınız?”
Asbaşkan Ahmet Ziya Atasoy bir ay içinde yapılanları sıralıyor; lisans için notere gidildi, fax kapalıydı açıldı, elektrikler kesilmemesi için yetkililer ile temasa geçildi. Ahmet Ziya Atasoy anladığım kadarıyla iyi niyetli ve elinden geleni yapmaya çalışmış.
Ancak sorulan soruyu Sayın Başkan’ın cevaplamasını beklerdim.
Sayın Başkan Ağanoğlu anladığım kadarıyla kulüp için tek kuruş vermemiş.
Zaten kongrede bunun sinyalini vermiş ve “Ben çuval dolusu parayla gelmiyorum” demişti.
Başkan Ağanoğlu’nun dediği “Ben bu takımı düşürsem de namusuyla düşürürüm.”
Bu ne demek Sayın Başkan?!
Siz buraya namusuyla takımımızı küme düşürmek için mi geldiniz yoksa? Neden zahmet ettiniz? Akçaabat’ta bu kulübü düşürmeyecek çok kişi var.
Sayın Başkan’ın, Akçaabat Sebatspor’un içinde bulunduğu durumu bildiğini sanmıyorum. Eğer bilmiş olsaydı bu haliyle başkanlığa aday olmazdı. “Horon oynamayı bilmiyorsan horona girme” der eskilerimiz. Siz bu işi biliyorsanız sorunları çözün.
Ama 24 günde henüz çözdüğünüz tek bir sorun yok. Aksine küskünler ordusuna sanırım birkaç kişi de eklediniz.
Son olarak söylemek istediğim şu ki; maalesef, 26 Ağustos Çarşamba günü iftar vaktinden sonra yapılan toplantıdan da koskoca bir hiç çıktı. Ben ve benim gibi Akçaabat Sebatspor’u karşılıksız sevenler çok farklı bir toplantı bekliyordu. Kimin ne kadar bu işin altına elini koyacağını görme fırsatı bulacaktık ama olmadı.
Neden doğru dürüst bir toplantı dahi organize edemediniz?!!!