Böyle olmaz hemşerim

Berkant PARLAK

Türkiye’nin bir numaralı gündemi kuşkusuz 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri…

Acunun (dünyanın) farklı yerlerinde mazlumların katledilmesi olayları gündemimizde yer alsa da, -pek bi büyük- devletimiz nedense bu olaylara seyirci kalıyor. Hele ki burnumuzun dibinde, Misâk-ı millî sınırlarımız içinde yer alan Musul'da Türkmenler'e yapılan zûlme bile müdahâle edemiyoruz. 

Türk devletinin Cumhuriyet döneminde halkın ilk kez sandığa giderek, önüne koyulan adaylardan birini seçeceği ilk seçim olacak bu. Millet de “Cumhurbaşkanını ben seçtim” diyecek işte.

Görünürde 3 aday var. Biri Türkiye’yi 12 yıldır yöneten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir diğeri de çatı falan olduğu öne sürülen Ekmeleddin İhsanoğlu, üçüncüsü de kan emici terör örgütünün başı Apo’ya meziyetler dizen Selahattin Demirtaş.

Seçimlere 4 gün kala “sonucu belli olan” bu seçimde, şimdiye kadar olan süreçle ilgili birkaç yorumda bulunmak istedik. Vazîyete çokça Akçaabat’tan, biraz da Trabzon’dan bakmak istiyoruz. Seçime günler kala ilçede tüm reklâm tabelaları Başbakan’ın afişleriyle doldu taştı. Günaşırı yeni reklâmlar geldi. Bölgede yayım yapan gazeteler, -tıpkı ulusal gazeteler gibi- Erdoğan’ın tanıtımlarıyla doldu.

Adı sanı duyulmamış dernekler ve birtakım güçlü sivil toplum örgütleri bir araya gelerek oluşturdukları platfotmla birlikte yaptıkları basın toplantılarıyla Erdoğan’a destek için sıraya geçiyor. Bu durum kamuoyunda büyük bir algı oluşturuyor.

Akçaabat’ta, Trabzon’da bütün üstgeçitleri, kamuya açık bütün büyük caddeler Erdoğan afişleri, pankartları ve bayraklarıyla süslendi. Akçaabat’ta Erdoğan’ın afişleri giydirilmiş AKP ilçe başkanlığına âit araç müzikleriyle propaganda yaptı.

Madalyonun bir tarafında durum böyle iken, diğer yanında ne vardı…

Akçaabat için hiçbir şey yoktu, Trabzon için birazcık bir şeyler vardı. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleyen partilerden ana muhalefetin destekçisi CHP ilçe başkanlığından aşağıya seçime günler kala bir afiş astı. MHP’de ise tık yok. Ne bir basın açıklaması, ne bir çalışma biz göremedik. Varsa da ne ölçüdedir? İlde ise durum tam tersi. Yâni MHP, CHP'ye göre biraz daha etkin sayılabilir.  Tabi ya zorlama adaya da ancak bu kadar destek olunabilirdi değil mi?

İhsanoğlu ile Akçaabat’la ilişkili en büyük etkinlik ise şüphesiz Ramazan ayında gerçekleştirdiği Trabzon ziyâretindeki iftar programının Akçaabat’ta gerçekleştirilmesiydi. Ben şahsen bu seçimin sonucu belli olan bir seçim olduğunu öne sürüyorum. Birtakım düşünce çevreleri de böyle düşünüyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleyen partilere yakın sivil toplum örgütlerinden de bir tık çıkmadı. Zâten kendilerinin bile güçlükle kabûllendiği bir adayı, “kabûllendik” diyerek kamuoyuna da “kabûllenin” demek pek güç geldi herhâlde.

Sonuç olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Trabzon ziyâreti ve o ziyâret çerçevesinde yapılan program ne kadar sönükse, İhsanoğlu için hem de birden fazla partinin gerçekleştirdiği destek de o nispette sönüktür. Kısacası, bu iş böyle olmaz hemşerim!

Bu seçimin sonucunda birçoklarının en fazla şaşıracağı, bizim ise beklediğimiz bir sonuç ise sandıkta boykot uygulayanların sayısı olacaktır. Bunu da bir kenara not alalım. 

Hesaplaşmalar ülkesi: Türkiye

Türkiye’nin en önemli gündemlerinden bir diğeri de kuşkusuz “Okyanus ötesi” ile bağlantısı olduğu iddia edilen polislere gerçekleştirilen operasyonlar. Türkiye belli bir dönemden bu yana hep bir hesaplaşmaların ülkesi olduğu ortadaki bir gerçek. Kâh İsmet İnönü devrinde, ikinci dünya savaşının Almanya’sına üstün gelen Sovyet Rusya’ya yaranmak için anti-komünist olan Türkçülerin içeriye atılması, kâh darbeci Kenan Evren döneminde içeriye atılan ve birçoğu asılan gençler hep bir hesaplaşmanın ürünüydü.

Dün Türk ordusunun üzerine düzmece delilleriyle, gazeteleriyle, polisleriyle, savcılarıyla, hâkimleriyle gidenler; bugün –hukuksuzluktan- yakınıyorlar! Başkalarına doğrulttukları silâh kendisine çevrilince isyân ediyorlar. Dedik ya hesâplaşmalar ülkesi… Ama şunu unutmamalı “hukuk bir gün herkese gerekli olur.” Yâni birilerini usûlsüzce dinlersin, insanları sırf düşüncelerinden dolayı yargılar, hatta mahkûm edebilirsin. Ama târihin neleri karşına çıkaracağını bilemezsin.

Saygılarımla…