Gerçekten çok gârip insan!
Anlamak pek güç oluyor insanları. Birbirimizi veyâ olayları anlamak yerine, her şeye kendi çerçevemizden bakarak, kendi değer yargılarımıza göre şekillendirmek istiyoruz hayatı. Bu günümüzde hem siyâsette hem de içtimâî hayatta kendini gösteriyor.Hiç beklemediğimiz, ilginç yaklaşımlar sergiliyor insanlar...
Bir makamın, mevkînin sâhibi insana rast geliyorsun, o makâmın hüvîyetinin ona vereceği kazanımlarından zerre olsun etkileneceğini bekliyorsun. Ama nâfile... Ondaki o hasletler var ya, onları bir yenebilse belki, deyip geçiyorsun.
Yönetmek istiyor insan!
Yöneteyim, benim olsun, benimle olsun. Benim yönetimim herkesten üstün, her akıldan ileri. Bu uğurda ne halkı tanırım, ne fırıncıyı, ne de gazeteciyi diyor. Her işin erbâbı, söz sâhibi ben olacağım diye düşünüyor. Onu bir yere getiren insanları da dinlemeden, benmerkezci oluveriyor insan. Anlayış bekliyorsun. Ama nâfile... Mütevâziliği öğrenerek vazgeçse bu hasletlerinden belki, deyip geçiyorsun.
Anlamaktan âciz insan!
Acuna (dünyaya) gelişmizin amacıdır anlamak, diyoruz. Yaşamı anlama, bilme merâkıyla sonsuz mâcerânın ortasında atıldığımızın farkında olmadan, anlamadan geçiştiriyoruz hayâtı. Anlamak istemiyoruz! Çünkü anlasak o kafamızın içerisine yerleşmiş ve ağlarını örmüş örümcekleri oradan sileceğiz. Silecek diye ümîd ediyorsun. Ama nâfile... O basmakalıplık var ya, onu yok etse belki, deyip geçiyorsun.
Birçok söylemi es geçip biraz düşünmeye dalalım... İnsanı, doğayı, evreni ve yaşamı iyice kavrama yüceliğine kapılalım. Bizler Platon'un iddia ettiği gibi gerçek idealar dünyasının bir kopyası, bir yansıması, bir sûreti olmaktan başka bir şey ifâde etmeyen varlıklar mıyız? Bu yaşamın eksik, cüz'i, fânî olduğunu anlayıp; deyim yerindeyse bu dünyadaki tiyatro sahnesinde bize verilen rolü en iyi şekilde yapıp öte dünyaya varmayı neden denemiyoruz? Bence, buna İnsanları anlayarak başlamalıyız...
Şâir İsmet Özel'in şu dizeleriyle bitirmek istiyorum bu anlaşılmasından memnûn olabilecek yazıyı:
Vahşetim beni baygın meyvelerin lezzetinden kopardı.
Kendime dünyada bir acı kök tadı seçtim
Yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
[...]
Bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
Taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
Burada bitti artık işim, ocağım yok
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.