CESETİN TOPRAKLA BULUŞMASI
“O ki, hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi imtihan etmek için ölümü de, hayatı da yaratmıştır.” (Mülk, 67/2)
“Ölen kimse kendisini yıkayanı, taşıyanı, kefenleyeni, kabre koyanı tanır. Eğer Cennetle müjdelenmişse, tabutunu taşıyanlara yalvarır: ‘Beni yerime acele götürün’ der. Eğer Cehennemlikse, ‘Ne olur, acele etmeyin’ diye yalvarır.” (Müsned, 3:3)
İnsan Cenab-ı Hakk’ın yarattığı en üstün varlık. Ona güzel bir hayat yaşaması için bir ömür verdi. Ömür bitince cesedi toprakla, ruhu Cenab-ı Hakk’la buluşacaktır. Bu hadise ölümdür. Ölüm bir yer değiştirmedir; bu dünyadan başka bir âleme geçiştir. Kulluk görevinin bitmesi ve karşılığını almaya gitmektir. Günahkâr günahlarının, itaatkâr da itaatinin mükâfatını alacaktır.
Ölüm haliyle hallenen kişi için yapılması gereken bazı şeyler vardır. Bunları şöyle özetleyebiliriz:
1. Ölüm haliyle hallenen insanın, yüzü kıbleye getirilecek şekilde sağ yanı üzerine yatırılmalıdır.
2. Ölüm haliyle hallenen insanın yanında yüksek sesle konuşulmamalı. Kelime-i şehadet veya kelime-i tevhid getirilmelidir.
Peygamberimiz (sas) bir hadis-i şerifinde “Her kim ki, son sözü Lâ İlâhe İllallah demek olursa o kimse Cennete girer.” (Nesâî, Cenaze, 4) buyurmuştur.
3. Ölüm haliyle hallenen insanın yanında Yasin Suresi’ni okumak sünnettir.
Peygamberimiz (sas) bir hadis-i şerifinde “Ölümü yaklaşan kimselerin yanında Yasin Suresi okuyun.” (Ebû Dâvûd, 3121) buyurmuştur.
4. Ölüm haliyle hallenen insanın yanında hayır söz söylenilmeli hayır duada bulunulmalıdır. Peygamberimiz (sas) bir hadis-i şerifinde “Hastaya veya ölüye geldiğinizde hayır söz söyleyin. Çünkü melekler sizin söylediklerinize ‘Âmin’ derler.” (Tirmizî, Cenaze, 7/984) buyurmuştur.
5- Hasta, ölüm esnasında Allah’ın kendisini bağışlayacağı hakkında hüsn-ü zanda bulunmalıdır.
Bir hadis-i kudsîde şöyle buyurulmuştur: “Kulum beni nasıl tanırsa, ona öyle muâmele ederim.” (Buhârî, Tevhid, 15)
Değerli okuyucular!
Bir cenazenin yıkanmasından kabre konulmasına kadar yapılması lâzım gelen şeylere ve bunları tedarik etmeye “techiz”, cenazeyi kefenlemeye “tekfin”, cesedin kabre indirilmesine de “defin” denir. Ölen bir Müslüman’a yapılması farz olan vazifeler de şunlardır:
1. Cenazeyi yıkamak.
2. Cenazeyi kefenlemek.
3. Cenaze namazı kılmak.
4. Cenazeyi defnetmek.
Hayat fonksiyonları biten yani ölen bir Müslüman’a yapılması sünnet olan vazifeler ise şunlardır:
1. Bir Müslüman’ın öldüğü görüldüğünde veya işitildiğinde, “İnnâ Lillâh Ve İnnâ İleyhi Râciûn” (Biz Allah için varız ve biz Allah’a döneceğiz) denir. (Bakara, 2/156)
2. Ruhu çıkan insanın gözleri kapatılır, çenesi kapatılarak çirkin görüntü önlenir ve ölü için duâ edilir. Mesela “Ey âlemlerin Rabbi! Bizim ve onun günahlarını affeyle! Kabrinde ona genişlik ver ve orada kendisini nurlandır.” (Müslim, Cenâiz, 4 ) şeklinde dua edilir.
3. Ölünün kolları ve bacakları hareket ettirilir ve azaları normal şekle getirilir. Düzgün bir görüntü sağlanır.
4. Karnı şişmesin diye üzerine bıçak gibi bir demir parçası konur. Bedeni temiz bir örtü örtülür.
5. Ölünün elbiseleri çıkarılır. Cenaze sert bir şeyin üzerine konulur ki fiziki şekli bozulmasın. Yüzü de kıbleye çevrilir.
6. Ölü için sessizce gözyaşları dökülebilir; sessizce ağlanır ancak sesli olarak ağıt yakılmamalıdır.
7. Ölüyü öpmek isteyenin öpmesinde bir sakınca yoktur.
8. Kabri derin kazmak, kabrin kıble tarafına cenazenin sığabileceği kadar ayrı bir yer oymak yani lahit (lahd) yapmak sünnettir. Cenazeyi kabre sağ yanı üzerine ve kıbleye dönük olarak koymak vaciptir. Kabre indirenler, “Bismillâhi ve alâ milleti Resûlillâhi” demelidir; bu da müstehaptır.
Değerli okuyucular
Ölen kabre konulunca sevabını bağışlamak üzere Kur’ân okunmalı, para vermek suretiyle asla kuran okutulmamalıdır. Ölünün yakınları nafile namaz kılmalı, ölü için duâ, tövbe ve istiğfarda bulunmalıdır. Bunun için “kırk” ve “elli iki” diye günler tahsis edilmemelidir. Ölü için her zaman duâ yapılmalıdır. Peygamberimiz (sas) bir hadis-i şerifinde “Kardeşiniz için Allah’tan mağfiret isteyin; sorguyu şaşırmadan cevaplandırmasını dileyin; o şu anda hesaba çekilmektedir” (Ebû Davud, C.3, s.209) buyurmuştur.
Yazımızı yine bir hadis-i şerifle sonlandıralım:
“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetin bilin: Hastalık gelmeden önce sağlığın, ölüm gelmeden önce hayatın, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, dolu vakit gelmeden önce boş vaktin kıymetini bilin.” (Keşfü’l-Hafa, 1:166-167)