“Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tövbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir.” (Tirmizi. Savm: 40)
“Farz namazdan sonra en faziletli namaz, gece yarısı kılınan namazdır. Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem orucudur.” (İbni Mâce, Siyam: 43)
Aşure kelimesi Arapça bir kelimedir. On sayısını ifade eden “aşr” kökünden türemiştir.
Muharrem, Safer, Rebiülevvel, Rebiülahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce’den oluşan Hicrî ayların ilki olan Muharrem ayının 10. gününe halk arasında “Aşure Günü” denir. Aşure gününe bu ad, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği için verilmiştir. Aşure günü, bu yıl 7 Ocak Çarşamba gününe denk gelmektedir.
Muharrem ayı birçok olay ve hâdisenin cereyan ettiği, bundan dolayı diğer aylara göre önemi ve fazileti fazla olan bir aydır. Bu fazilet, Peygamber Efendimizin birçok hadisinde ifade edilmektedir.
Cenab-ı Hakk'ın Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen on peygambere Aşure Günü’nde on değişik ikram ve ihsanda bulunduğu da hadis kaynaklarında zikredilmektedir:
1. Hz. Musa (as) asasıyla denizi yardı.
2. Hz. Nuh (as) gemisini Cûdi Dağı'na demirledi.
3. Hz. Yunus (as) balığın karnından kurtuldu.
4. Hz. Âdem (as)'in tövbesi kabul edildi.
5. Hz. Yusuf (as) kardeşlerinin attığı kuyudan çıkarıldı.
6. Hz. İsa (as) doğdu ve semaya yükseltildi.
7. Hz. Davud (as)'un tövbesi kabul edildi.
8. Hz. İsmail (as) doğdu..
9. Hz. Yakup (as)'un kör olan gözleri açıldı.
10. Hz. Eyyûp (as) hastalığından şifa buldu. (Sahih-i Müslim Şerhi, 6.140)
İşte böylesine mânâlı ve kutsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, 1400 yıldan beri Müslümanlar tarafından diğer zamanlara göre daha çok ibadetle, ağırlıklı olarak da oruçla değerlendirilmiştir.
Çünkü bugünlerde yapılan ibadetlerin, tutulan orucun, yapılan tövbelerin kabul edileceğine dair hadisler mevcuttur.
Muharrem ayı ve Aşure Günü, Hıristiyan ve Yahudiler ile İslâm öncesi Cahiliye dönemi Arap halkı tarafından da mukaddes sayılırdı. Bu günün tarihi Hz. Nuh (as)’a kadar dayanır.
Peygamber Efendimiz (sav)'in Medine'ye hicret edip buradaki Yahudilerin aşure gününde oruç tuttuklarına şahit olduğunda “Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz.” buyurduğu; daha sonra ise Ramazan orucu farz kılınınca Aşure gününde oruç tutmayı bıraktığı; ashabına ise o gün oruç tutup tutmama konusunda serbestlik tanıdığı kaynaklarda yer almaktadır. (Buharî, Savm: 69)
Peygamberimizin bu uygulaması ile Aşure Günü orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu. Gerek Yahudilere benzememek ve gerekse de orucu tam Aşure Günü'ne denk getirmemek için, Muharrem ayının dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması müstehap olarak kabul edilmiştir.
Değerli okuyucular!
Muharrem ayının 10. günü, Âşure Günü olmasının yanı sıra İslâm’daki ilk ayrılıkların temelinin atıldığı Kerbelâ katliamı ile de hafızalara kazınmıştır.
Hz. Ali ile son bulan “Hulefa-i Raşidin” devrinden sonra, 661 yılında halife olan Hz. Muaviye 680 yılında ölünce, oğlu 1. Yezid halifeliğini ilan etti. Hilafetin saltanata dönüştürülmek istenmesine itiraz edenler arasında yer alan Hz. Peygamber (sas)'in torunu ve Hz. Ali'nin oğlu 55 yaşındaki Hz. Hüseyin, Yezid’e biat etmedi.
Yezid başa geçince ilk iş olarak Medine valisine bir mektup yazarak Hz. Hüseyin'e değil, kendisine itaat etmesini, aksi takdirde bunu canıyla ödeyeceğini bildirdi.
Bu arada Hz. Hüseyin Kûfelilerden kendisine bağlılıklarını sunan mektuplar alıyordu. Halife olduğunu ilan ederse onu destekleyeceklerini söylüyorlardı. Hz. Hüseyin bu teklifleri ciddiye aldı ve Kûfe'deki taraftarlarının gerçekte olduğundan çok daha fazla olduğunu zannetti. Yaklaşık 70 taraftarı ve ailesi ile Kûfe'ye doğru yola çıktı.
Sayıca fazla olmayan Kûfeli taraftarları Yezid tarafından bastırıldı. Hz. Hüseyin ve beraberindekiler bugünkü Irak sınırları içeri-sinde kalan Kerbelâ'da Yezid’in 4500’e yakın adamıyla karşılaştı.
10 Ekim 680 M (10 Muharrem 61 H) tarihinde burada meydana gelen savaşta Hz. Hüseyin ve taraftarlarının hepsi öldürüldü, ailesi esir alındı.
Muhakkak ki bu hazin olaydan her mümin üzülür. Ama bugünü yas merasimine veya bayram havasına dönüştürmek İslam inancına aykırıdır. Bu hazin olaydan gerekli dersleri çıkararak her Müslümanın elinden geleni yapması ve birliği sağlanması gereklidir.
Yazıma başladığım gibi bir hadis-i şerifle nokta koymak istiyorum:
“Her kim Aşure Günü'nde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hakk da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder.” (et-Tergîb ve'l-Terhib, 2:116)