“Ey iman edenler; Allah Teâlâ’dan korkun (da vazifenizi ifa edin). Herkes (Kıyamet günü) için önden ne göndermiş olduğuna bir baksın.” (59/Haşr,18)
“Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” (Hadis-i Şerif; Aclüni, Keşful Hafa, C.1, S. 423)
Kameri/Hicri ayların yedincisi olan Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaib Gecesi’dir. Aynı zamanda da üç aylar içerisindeki ilk kandildir. Regaib, mana olarak, rağbet duyulan, bereket, bağış, çok iyilik anlamlarına gelmektedir. Anlamlara uygun olarak Cenab-ı Hakk’ın ihsanına, rahmetine, affına kul bu gece mazhar olmak ister.
Regaib Gecesi ve bu gecenin de içinde yer aldığı “Üç Aylar” olarak ifadesini bulan Recep, Şaban ve Ramazan aylarının faziletleri diğer aylardan üstün tutulmuştur. Bu aylara mahsus özel bir ibadet olmadığı gibi Regaib Gecesi’ne de mahsus bir ibadet, bir namaz, bir dua, bir oruç da yoktur. Ancak bu aylar içerisinde Ramazan ayına mahsus farz oruç tutulması Allah’ın bu aya mahsus emridir.
Bu ayları ve içerisinde barındırdıkları İslam dini için özel gün ve geceleri fırsat bilip her zaman olduğu gibi namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’an okumak ve okuduğunun anlamı üzerinde düşünmek daha da çok gerekmektedir. Bu gün ve bu gecelerde kaza namazları kılmak, imkânı ölçüsünde nafile namaz kılmak tavsiyelere en uygun olanlarıdır.
Peygamberimiz (sas) Recep ve Şaban aylarında şöyle dua ederdi: “Rabbim! Recep ve Şaban’ı hakkımızda mübarek kıl, bizi Ramazan’a ulaştır.” (Müsnet, 1/259) Bu aylarda bu duayı tekrarlamak uygun görülmüştür.
Peygamberimiz (sas), Pazartesi ve Perşembe oruçlarını tavsiye etmiştir. Bu oruçlar farz değil nafile oruçlardır. Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Ameller, Cenab-ı Hakk’a Pazartesi ve Perşembe günleri arz olunur. Ben isterim ki; amellerim oruçlu olarak arz olunsun.” (Tirmizi, Savm,44)
Değerli okuyucular!
25 Haziran 2009 Perşembe gecesi idrak edeceğimiz Mübarek Regaib Kandili’ni fırsat bilerek kendimizi denetleyip değerlendirelim. Geçmişi muhasebe yaparak geleceğe hazırlık yapalım. Ruhumuzu karartan, bizleri hak yoldan uzaklaştıran şeytana, nefse dur diyelim. Bizleri ibadetten alıkoyan nefsimizin isteklerine son verelim. Kalplerimizi karartan, komşuluğumuza zarar veren, cemiyeti parçalayan kin, haset, zulüm ve benzeri kalbi hastalıkları ters edelim. Yaratan’a kullukta yaratılana şefkat ve merhametle muamele etmenin gayreti içerisinde olalım. Davranışlarımızda dürüstlüğü, kalplerimizde güzelliği, çevremizdeki insanları hoşgörüyü artıralım.
Üç aylar ile mübarek gün ve geceler Yaratan ve yaratılanla olan münasebetlerimizi gözden geçirmek ve daha güçlendirmek için son derece değerli fırsatlardır. Bu aylarda ve gürlerde nefis ve vicdan muhasebesi yapmalı, gelecekle alakalı net karar vermeli, zamanın kıymetini daha iyi anlamalı, zamanımızı ibadet ve hayırlı işlerle değerlendirmeliyiz ve kendimize şu sorular sormalıyız:
Allah’a inandığımızı iddia ediyoruz ama hakkıyla onu tanıyıp ibadet ediyor muyuz? Peygambere inandığımızı iddia ediyoruz, onun sünnetine ittiba’ edip ahlakıyla ahlaklanıyor muyuz? Kur’an’ın hak olduğuna inanıyoruz gereği gibi okuyup, haramını haram helalini helal kabul ediyor muyuz? Ahrete inandığımız iddia ediyoruz, gereği gibi hazırlık yapıyor muyuz? Allah’ın bize bahşetmiş olduğu nimetlerin kadrini bilip gereğince şükrediyor muyuz? Ve benzeri soruları kendimize sorup bir durum değerlendirmesi yapmak mübarek gün ve geceleri en iyi değerlendirme şekli olacaktır.
“Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geri dönmez. Recep’in ilk Cuma gecesi, Şaban’ın 15’inci gecesi, Cuma geceleri, Ramazan ve Kurban Bayramı geceleri.” (Musannef; IV/317)