Akçaabat Sebatspor’da ard arda yapılan açıklamalara eski Asbaşkanlardan ve bu yönetimde de görev alan ancak istifa eden İsmet Yılmaz da dahil oldu.
İşte Yılmaz’ın açıklamaları.
Son zamanlarda yapılan basın açıklamalarında ismimin geçmesi nedeniyle bazı konulara değinmek zorunda kaldığım için bu yazıyı yazmak zorunluluğum doğduğuna inanıyorum
Kulüp başkanımızın bir televizyon kanalında yaptığı konuşma ve sonrasında cevap niteliğindeki açıklamaları takip ettim. Akçaabat Sebatspor’un en zor zamanında yapılmayacak tek şeyin bu olduğunu düşündüm. Sorgulanması gereken, itham edilmesi gerek çok kişiler olduğu halde, rahmetli Selami Başkandan sonra bu kulübe en fazla katkı yapan, zamanını, parasını veren sayın Zeki Öztürk’ü fütursuzca suçlamanın kime ne fayda sağlayacağını düşünmekten kendimi alamadım.
Öncelikle şunu belirteyim ki; eski başkan sayın Zeki Öztürk, borç batağında olan ve vermekle bitmeyen alacaklı listesinden kurtulmak için yaklaşık 2 trilyon kulübe vermesine rağmen, belki bir o kadar daha verip başka bir kulüp alarak Akçaabat’a kazandırmak ve Sebatspor’u da amatörde tutmak fikri varken, bunu da herkese söylediği halde bunu görmezden gelmek, yok saymak nasıl izah edilir anlayamıyorum. Akçaabat’ta bir profesyonel takım olacaksa ki olmalıdır, eski başkanlarımız Sayın Zeki Öztürk ve Sayın Cemil Kalkışım’a fazlasıyla ihtiyaç vardır. BU insanlar helal paralarını göz kırpmadan kulüp için verebilmişlerdir. Bu insanların aleyhine konuşmak, onları refize etmek Akçaabat’ta verilebilecek en büyük zarardır. Kişisel hırlarımızla hareket etmek Sebatspor’u mahvedecek anlamına geldiği unutulmamalıdır.
Yeri gelmişken sorgulanması gerek bazı konulara değinmek istiyorum. Rahmetli Selami Yardımdan sonra göreve gelen bütün yönetimler sorgulanmalı, başta başkanlar olmak üzere bütün yöneticiler bu konuda bildiklerini anlatmalıdırlar. Mesela; Belediye Başkanımız Sayın Şefik Türkmen’in sahildeki dolgu alanından sembolik bir kira ile yaklaşık 6 dönümlük bir yer tahsis etti. Bu yerin yapılması içinde inşaattan sorumlu bir komite oluşturuldu. Bu komite üyeleri herkesin malumudur. Sebat’ın ve Akçaabat sporunun geleceğini kurtaracak olan bu 6 dönümlük yere çivi dahi çakılmadan geri iade edilmiştir. Üstelik sayın Şefik Türkmen’in az katkı yapsanız da geri kalanını ben yaptıracağım dediği halde bu alana bir çivi çakılamamıştır. Bunun hesabını benden başka kimse sormadı, ben sorduğumda da herhangi bir cevap alamadım.
Daha sonraki yıllarda trilyonlarca (3 trilyon olduğu söyleniyor) toplandığı halde bu paralar ile kulübün borç sorunu yeniden yapılandırılabileceği ve bugünde sorun olan temliklerin de kaldırılabileceği varken, bu paralarında hesabının verilmediği, çarçur edildiği bilinmektedir. Bu paralarında hesabı verilmemiştir. Bu konuda bilgisi olanlar konuşmalıdır. Son yıllarda yönetime gelen ve haksız kazanç sağladığı bilinen kişilerde hesabını vermelidirler. Geçmişi ile yüzleşeceksek konuşmaya buralardan başlamalıyız. Bu sadece birkaç örnek. Konuşulacak daha çok şey var.
Gelelim mevcut yönetimin oluşumuna. Mevcut yönetim oluşmadan önce çok uğraş verdik. Bu kişilerden birisi de benim. Herkesin bildiği gibi kongreler ve toplantılar ile geçen 3 aylık sürede çözüme yaklaşmışken, sayın Ali Kemal Başaran’ın seferberlik ilan edelin Sebat’ı kurtaralım önerisiyle yeni bir sürece girildi. Kongre üyelerinin onayıyla yeni bir takım satın almak isteyen Zeki Öztürk bu fikrinden ister istemez vazgeçti. Mevcut borçların bir kısmını Ali Kemal Başaran hallederse geri kalanı da bana yükleyin dediği halde Sayın Başaran o sözünden sonra ortalıkta görünmez oldu. Sebat’ı amatörde tutmak ve sorunu zamana yayarak çözme, yeni alınacak takımla devam etme fikri suya düşmüş oldu.
Sonrası ise daha traji komik. Sayın Başaran son gün liste yapmaya kalktı. Hem de bir ayara gelme imkanı olmayan sayın Kazım Kolot ile. İyi şeyler olacağına inanmadığım için yönetimde görev almak istemememe rağmen, ısrarla yönetime dahil edildim. Birkaç gün sayın Başaran ve Sayın Ali Sivrikaya ile önemli çalışmalar yaptık. Sayısız insanlar ile görüştük. Kulüp avukatı ile görüşerek devam eden davalar hakkında çok net bilgiler aldık. Davaların devam ettirilmesi için gereken paraya da hereksin yardım edeceğine de şahit olduk. Hatta, Sayın Zeki Öztürk’ü aradım ve eksiğimizi senden alacağım dedim ve sağ olsun bana tamam dedi. Bu para için 3 aylık zaman vardı. Önümüzde ise lisansa engel 100 bin TL borç ve transfer giderlileri öncelikli çözülmesi gereken sorundu. Bu sorunu açmak için çalışmalar yaparken sayın başkan sözde alacaklı ile anlaşmayı uygun görünce sayın başaran yine ortadan kayboldu. 1 Hafta telefon ile kendisiyle görüşemedim. Gelin konuşalım dedim ve açılan davayı devam ettirme düşüncemizin doğru bir yol olacağını, camiayı rahatlatacağını anlatmama rağmen bunu kabul etmedi ve istifa edeceğini söyledi. Seferberlik işan edelim, başka takım almayalım diyen sayın başaranın ilk anlaşmazlıktan hiçbir diren göstermeden ist,fa edeceğini düşünememiştim. Az da olsa bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm, yanılmışım. Sonuçta sayın Başaran istifa dilekçesini yazmaya başladı ve banma dönerek, sen istifa etme, ben istifa ettiğim için Kazım Kolot’da istifa eder seni başkan yaparız sana destek olurum dedi. Hayretle dinledim. Ben de Sayın Başaran’a Kazım Kolot’un istifa ettiği yerde ben başkan olmam dedim ve ben de istifa etmek zorunda kaldım. Zaten yönetimin çoğuda istifa etmiş, yapacak başka da bir şey kalmamıştı. Bunu da burada açıklamak istedim.
Akçaabat Sebatspor ilk kez lisanda engel borcu ödemeden lige girmesi ve elindeki mevcut futbolcular ile daha iyi bir takım yapma imkanı varken onlar ile anlaşma yapılmaması üzerinde durulması diğer bir konudur. Lisansa engel borcu ödeyememeği halde çare aranmaması ilk kez yaşanmaktadır. Ancak mevcut yönetim bu kadro ile başarabileceğini düşünmüş ve mevcut borları da makul bir seviyeye çekeceğine inanmıştır. Hata buradadır. Bu düşünceleri gerçekleşmeyince gelinen sonucun faturasını Sayın Zeki Öztürk’ kesme inandırıcı olmamıştır.
Sonuç olarak o televizyon konuşması yapılmasaydı. Madem yapılacaktı, itham edilen kişi de davet edilseydi belki bu sonuçlar ortaya çıkmazdı. Umarım bu tartışmalar son olur, camiaya bundan sonra ne verebiliriz, basın aracılığıyla değil medeni bir şekilde tartışabiliriz. Saygılarımla.