Grup Başkanvekili Bekir , CMK Kapsamındaki Tahliyelerin Ardından Yaşanan Süreçle İlgili Olarak, 'Allah Aşkına, Tahliyesi 31 Aralıkta Olacağı Belli Olan Dosyaları 6 Senedir Elinden Çıkar Diye Kanun Çıkmış, Size Mühlet Vermişler, 'Bunları Temizleyin' Diyor Yasama Organı, Niye Temizlemediniz? Elinizi Tutan mı Vardı' dedi.
Grup Başkanvekili Bekir , CMK kapsamındaki tahliyelerin ardından yaşanan süreçle ilgili olarak, 'Allah aşkına, tahliyesi 31 Aralıkta olacağı belli olan dosyaları 6 senedir elinden çıkar diye kanun çıkmış, size mühlet vermişler, 'bunları temizleyin' diyor yasama organı, niye temizlemediniz? Elinizi tutan mı vardı' dedi.
, partisinin İlçe Başkanlığınca 'ta düzenlenen 'AK Partili Yılların Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, çıta aşağıdayken hizmet yapmanın kolay olduğunu belirterek, 'Çıtayı yükseltince, onu yukarda tutmak, üstüne koymak zor. Ama zoru başarmak da bizim işimiz. Biz bunun için varız' diye konuştu.
Türkiye'nin siyasal geçmişine bakıldığında, korkuların gölgesinde yürüyen bir siyaset görüleceğini ifade eden , 'Bir partiyi görürsünüz, bölünme korkusunu sürekli insanların kafasına hançer gibi sokar, yüreğine, beynine sokar. Düşmanlıkları törpüler. Bir başkasına bakarsınız, 'laiklik gitti, irtica geldi, şeriat hortladı', bir başka korku. Bir başkası etnik bir takım şeyleri kaşıyarak başka korkular. Bir başkası Alevi-Sünni çatışması, başka korkular. Bütün bu korkularla esasında rehin alınmak istenen milletin hür iradesidir, milletin bugünü ve geleceğidir. Birileri bu milletin sırtında boza pişirmek için sürekli korkuları pompaladılar' dedi.
'Biz sadece Allah'tan korkar, onun önünde eğiliriz. Sadece milletten korkarız, milletimizin önünde eğiliriz' diyen , şöyle devam etti:
'Milletin bize verdiği emaneti Ankara'da hiç kimseyle asla paylaşmayız, paylaşmadık da. Onun için yolumuza devam ettik. Bir takım korkuları pompalayanlara 'eyvallah' demedik. Çünkü biz yola çıkarken hepsine meydan okuyarak yola çıktık. Sonuçta Türkiye'nin yolunu açtık. Bugüne kadar milletimizin konuşmadığı pek çok konu artık konuşulur oldu, tartışılır oldu. Dün ayıplanan şeyler bugün normal bir zeminde tartışılabilir oldu. Eğer Türkiye bugün konuştuklarını 20 sene önce konuşabilseydi, tartışabilseydi, bugün Türkiye'nin gücü bugünkünün belki 20 misli daha fazla olurdu. Ama konuşturmadılar, susturdular, korkuttular. Zemin ve imkan hazırlamadılar. Artık millet konuşacak. Her yerde, her sorununu konuşacak. Herkesten hesap soracak. Hiçbir korkuya da asla esir olmayacak. Siyaset bundan sonra düdüğü çalanların değil, sadece milletin huzurunda esas duruşa geçecek.'
, Türkiye'de demokrasinin en önemli sorunlarından birisinin 'muhalefet sorunu' olduğunu vurgulayarak, 'Bizde muhalefet yok. Resmi ağızla konuşan siyasi partiler var. Milletin ağzıyla konuşan, gözü milletin gözünde olan, eli milletin elinde olan, kulağı milletin kulağında olan bir muhalefet yok. Bizim muhalefetimiz geleceğin Türkiye'sini konuşmuyor. Umudu konuşmuyor, büyüyen Türkiye'yi konuşmuyor, 60'ları, 70'leri konuşuyor. 19. yüzyılın jargonuyla konuşuyor' ifadelerini kullandı.
- 'BUNDAN SONRA İFTİRALARA HAZIR OLUN'-
Seçimin yaklaştığını anımsatan , 'Bundan sonra iftiralara hazır olun. Çok alengirli, allanmış pullanmış iftiralara hazır olun. Bol bol iftira dinleyeceksiniz. Halbuki iktidara talip olanların, çamur atarak değil, ortaya proje koyarak, program koyarak, umudu büyüterek geleceğe talip olmaları lazım. Ama bizim ülkemizde böyle bir şey yok. Çünkü 1960'ların jargonuyla konuşan siyaset ancak kavga ve iftira üretiyor, kin ve nefret üretiyor, başka bir şey üretmiyor. Ama hizmet üretecek, umudu büyütecek, geleceğin Türkiye'sini, 2023'ün Türkiye'sini biz konuşacağız. Onlar varsın iftiraları konuşsun' diye konuştu.
Yol kesmek için işbirlikleri de görüleceğini dile getiren , 'Belediye seçimlerinde gördünüz. Bizim kaybettiğimiz yerde biz kazanana kaybetmedik. Bütün ittifaklara kaybettik. Ama kazandığımız yerlerde de millet ittifakı bize iktidarı getirdi. Boşuna uğraşıyorlar. Tayyip Erdoğan'ı bunların hepsi bir araya gelse yıkamazlar, yenemezler, başaramazlar. Sebebi, Tayyip Erdoğan'ı buraya masa başı mühendislik yapanlar değil, piyasaya kaset sürenler değil, manşetle lider değiştirenler değil, zindanlardan dualarıyla siz getirdiniz, millet getirdi. Hepsi bir araya gelseler, güreş tutsalar 'yi yenemezler. Bizim dayımız millettir. Dayısı millet olana kimin gücü yeter' dedi.
Partililerden, bu seçimde daha öncekilerden daha fazla çalışmalarını isteyen , 'Bu ülkenin demokrasiyle Cumhuriyetin niteliklerini taçlandırmaya, anayasasını her türlü vesayetlerden kurtarıp milletin arzu ettiği bir anayasaya dönüştürmeye, Türkiye'nin her alanda önünü, ufkunu açmak için yapacağımız çok ama çok daha önemli işlerimiz var. Onun için bu seçimde daha güçlü gelmek zorundayız. Eğer 330'un altında bir güçle gelirsek bunların büyük bir kısmını yapma imkanını, Türkiye'nin geleceğini milletin iradesine göre şekillendirme imkanını kaybederiz. O nedenle , 360 ile daha fazla milletvekili kadrosuyla Türkiye'nin geleceği için eskisinden daha güçlü iktidara gelmeye mecburdur' diye konuştu.
- 'AK PARTİ'Yİ YIPRATMAK İÇİN BAĞIRIYORLAR'-
Bekir , CMK kapsamındaki tahliyelere değinerek, şunları söyledi:
'Hemen 'yi yıpratmak için bağırıyorlar. 'Katilleri, tecavüzcüleri, teröristleri serbest bıraktılar' diye. serbest bırakmış gibi iftiralarla ortalığı karartıyorlar. Niçin, çünkü bu millet katillerin, tecavüzcülerin, teröristlerin serbest bırakılmasından hoşlanmaz. 'Biz bu işi 'ye yıkarsak, faturayı Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına kesersek milletin muhabbetini koparmış oluruz, oyları başka taraflara aktarabilmiş oluruz'. Bütün kadro koro halinde bunu seslendiriyor. Bu büyük bir çarpıtmadır.
Tutuklamayla ilgili CMK Kanununun 102. maddesi ve CMK, 2004'te 'den geçti. Eskiden tutuklama sınırsızdı. Şimdi sınır koyduk. Tutuklama sınırsız olunca mahkemeler, yavaş işleyebilirdi, gevşek davranabilirdi. Sınırı kaldırınca geçiş için süreye ihtiyaçları vardı. Biz dedik ki '1 Nisan 2008'e kadar size süre veriyoruz'. Ne zaman yürürlüğe girdi kanun, 1 Haziran 2005'te. Ne zaman çıktı, 2004'te. 2008 geldi, dosyalar bitmedi. Bu sefer 31 Aralık 2010'a kadar süreyi bir kez daha uzattık.
'Elinizdeki dosyaları temizleyin' dedik. Toplam 6 yıl yaptı. Bu kanun 2004'te çıktı, '31 Aralık 2010'a kadar biz ellerinizdeki dosyaları temizleyin' dedik. Başkanı açıklıyor, bin 200 civarında dosya. Adalet Bakanı açıklıyor, bin 300 civarında dosya. Peki Allah aşkına, tahliyesi 31 Aralıkta olacağı belli olan dosyaları 6 senedir elinden çıkar diye kanun çıkmış, size mühlet vermişler, 'bunları temizleyin' diyor yasama organı, niye temizlemediniz? Elinizi tutan mı vardı?'
Yargıtayda eğer dosyalar geliş tarihine göre öne alınsa hiç itirazı olmayacağını anlatan , 'Bu dosyalar geç geldi, sıra gelmedi derim. Öyle bir şey var mı, yok. Tahliyelere bakın, bir tanesi, hangi suçu işlerse işlesin hiç önemi yok, 1996'da tutuklanmış, bir diğeri 1998'de, bir diğeri 2000'de. Allah aşkına, siz bir vatandaşınızı 'suç işledi' isnadıyla 1996 yılında tutukluyorsunuz, yargılıyorsunuz, 15 yıl olmuş. Mahkemeleriniz 'sen suçlusun' diyemiyor, 'sen suçsuzsun' diyemiyor, ama 'kodeste yatacaksın' diyor. Böyle bir hukuk devleti olabilir mi' dedi.
- 'BİZ BİLİYORUZ ORADA İŞLERİN NASIL İŞLEDİĞİNİ'-
, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Dosyaları temizlemediler, niçin? Başkanı açıklıyor. Ben dedim ki 'Sayın Başkan, eğer üyeleri isterlerse bu dosyaları derhal gündeme alıp sonuçlandırabilirler. Hizbullah sanıklarının dosyalarını derhal sonuçlandırabilirler. Bir saat sonra Hizbullah sanıkları dosyasını pekala görüşebilirler'. Buna ne anayasada ne yasada engel yok. Biz biliyoruz orada işlerin nasıl işlediğini. Bakın nasıl hızlı işliyor bir örnek vereyim, , Cumhuriyet Başsavcısı idi. 'da devam eden bir soruşturma nedeniyle tutuklanmıştı. devreye girdi. Hem de fotokopi üzerinden bir araya geldiler. Dosya gelmeden fotokopi üzerine alelacele duruşma günü tayin edip karar verdiler mi? Peki, Başkanı'na soruyorum buradan, neden Cihaner dosyasını 16 yıl bekletmediniz de öbürlerinin dosyası bekledi o kadar. Onu niye hemen aldınız öne?
Bir başka örnek, 'de yargılananlar var. Onları yargılayan hakimlerle ilgili tazminat davası açtı ve tazminat davası Yargıtay’da alelacele görüşüldü, karara bağlandı. 6 ay bile sürmedi. Biz size 6 sene süre verdik 'bitirin' diye, bitirmediniz, illa şikayetçilerin mı olması lazım 6 ayda dosyanın bitmesi için?'
- YARGITAY SÜRECİNE BAŞBAKAN ERDOĞAN ÖRNEĞİ-
, Başbakan R Recep Tayip Erdoğanın 2002 yılındaki seçimler öncesindeki milletvekilliği başvurusuna ilişkin ise şu örneği verdi:
'Daha ilgincini söyleyeceğim. Sayın Başbakanımızla ilgili. Yıl 2002. Sayın Başbakan, 'nin Genel Başkanı. Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne müracaat ediyor.
Milletvekili adayı olacak seçimde, memnu hakların iadesi talebinde bulunuyor. Memnu hakların iadesini alacak ki adli sicil kaydı alsın, YSK’ ya müracaat etsin. Birinci mahkeme reddediyor. İtiraz ediliyor. İtiraz mahkemesi memnu hakların iadesine karar veriyor. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun ilgili maddesi diyor ki, 'itiraz üzerine verilen karar kesindir'. Peki ne oldu. O zamanki Cumhuriyet Başsavcılığı, yetkisi de yok, temyizi kabil olsa Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı temyiz eder, temyizi kabil değil, yetkisi yok, Ankara müdahale etti, Tayyip Bey ile ilgili dosya kuryeyle Ankara'ya geldi, aynı gün karara bağlandı, kesinleştirildi ve Sayın Başbakan'ın ismi milletvekili listesinden silindi. Peki bu kadar iş yükü altında çalışamıyor da Tayyip Erdoğan'a ceza vermek veya Tayyip Erdoğan'ın milletvekili olmasıyla ilgili, olmasını engellemek isteyen bir takım itirazlar söz konusu olunca kuryeyle dosya nasıl Ankara'ya geliyor? Nasıl alelacele kesinleştiriliyor? Bu ne biçim hız. Böyle bir sürat gördünüz mü siz? İşlediği zaman Yargıtay demek ki pekala çok süratli işleyebiliyor.'
- HİZBULLAH DOSYASI-
Hizbullah'la ilgili dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığında beklediği sürenin belli olmadığını ifade eden , 'Söylemedi Başkan. İlgili daireye geliyor ekim ayında. Daire duruşma veriyor, 2011 yılına. Peki ekim ayında gelen dosyaya kasıma duruşma veremez mi? Aralık ayına veremez mi, verebilir. Ben buradan soruyorum, Hizbullah ile ilgili dosyanın neden tahliyeleri göründüğü halde duruşması 2011 yılına verildi. Daha öne alınabilir miydi? Alınabilirdi. Hatta şimdi bile Yargıtay’ın 9. Ceza Dairesi istese bunu görüşebilir. Mani bir hal yok. Onun için burada 'nin bir kusuru yoktur' dedi.
Grup Başkanvekili Bekir , tutukluluk süresiyle ilgili düzenlemeler konusunda yeterli sürenin mahkemelere verildiğini yineleyerek, şunları kaydetti:
'Biz Yargıtay’a da diğer mahal mahkemelerine de tutukluluk süreleriyle ilgili düzenlemeler vatandaşın aleyhine sonuç doğurmasın, milletin adalete olan güvenini zedelemesin diye uygulamak için kafi derecede süre verdik. Ama bu süreleri 6 yıl verdik, 6 senede tasfiye etmediler. Şimdi 'bölge adliye mahkemelerini kuracağız' dedik. Yargıtay da daire kurulacağı ortaya çıktı, hatırlarsanız Yargıtayy Yargıtay Başkanımız ne diyor, 'bölge adliye mahkemeleri kurulsun ama Yargıtay’da daire kurulmasın' diyor. Geçmişte de Adalet Bakanlığına yazı yazıp '6 tane daire kurun ihtiyacımız var, bölge adliye mahkemelerini kurmayın, 6 daire kurarsanız biz bu işi hallederiz' diyor. Şimdi bakanlığın harekete geçeceğine dair bir takım haberler çıkınca bu sefer dün bölge adliye mahkemesine, istinafa karşı olanlar şimdi 'aman istinaf kurulsun ama Yargıtay’a daire kurulmasın' diyor. Peki 1 milyon 800 bin dosya var, nasıl eriteceksiniz? 'Biz bunu 2-3 sene içerisinde eritiriz' diyor, daire kurmaya gerek yok. Peki ben soruyorum sayın başkan, siz 1 milyon 800 bin dosyayı 2-3 senede eritme yeteneğine sahipsiniz de 1300 tane dosyayı 6 senede niye bitiremediniz?'