Ramazan… Rahmet ayı…
Gönüllerin durulduğu, nefislerin dizginlendiği, şeytanların zincire vurulduğu, tok olanların aç’ın halinden anladığı, hediyeleşmenin, yardımlaşmanın, sosyal dayanışmanın hat safhaya çıktığı kutsal ay…
Allah rızasını ümid eden mü’minlerin, sırf Allah için yemeyi, içmeyi, menhiyatı ve her çeşit nefsî arzularını terk ettikleri, gündüzünü oruçla, gecelerini ibadet ve taatle geçirdikleri, kalplerin Allah’a bağlandığı, dillerin Allah’ı andığı, ezan, Kur’an ve salâ seslerinin meridyenler boyunca hiç dinmeden devam ettiği mübarek ay…
Kur’an’ın, kendisinde indirilmeye başlandığı, içerisinde ( Ramazan ayı dışındaki ) bin aydan daha hayırlı bir gece olan KADİR GECESİ’nin bulunduğu mukaddes ay…
Kendisine, oruç ibadetinin yerine getirilmesi sebebiyle Cennet’in “Reyyan” kapısından girilme müjdesinin sevgili Peygamberimizce verildiği ulvî ay…
Kendisinde yapılan dualar sebebiyle ölülerin rahmet, dirilerin sağlık, afiyet, dertlilerim devâ, borçluların edâ, hastaların şifa bulduğu muazzam ay…
Maddi gözlükle bakıldığında; düşmanlıkların, kırgınlıkların, sonucu mahkemede biten anarşi ve terör olaylarının en aza indiği; senenin on bir ayında çalışan midelerin dinlenmekle şifa bulduğu; fakir fukaranın yiyecek – giyecek sıkıntısını en aza çektiği merhamet ayı…
Evet… Ramazanı yaşamak mü’min için mutluluk olduğu kadar; Ramazan’da ölüm bile ayrı bir bahtiyarlık…
Biz, şahsi tasvir ve yorumumuzu, konu ile ilgili olarak Yüce Allah ve Resûlünün mübarek sözlerine bırakalım. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de buyuruyor ki : “ Ey Mü’minler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Gerek ki oruç sayesinde fenalıktan korunasınız.”
“O, size farz kılınan oruç, sayılı günlerdir. O günlerde sizden kim hasta, yahut seferde olur da iftar ederse, tutamadığı günler sayısınca sıhhat bulduğu ve rahat ettiği başka günlerde oruç tutar.Fazla ihtiyarlık ve devamlı hastalık gibi sebeplerle oruç tutmaya güç yettiremeyenler üzerine bir yoksul doyuracak kadar fidye vermek lazımdır…”
“O sayılı günler Ramazan ayıdır ki, Kur’an o ayda indirilmiştir.”( Bakara Sûresi, Âyet: 183,184,185)
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) buyuruyor ki:
“Allah Teala buyuruyor ki: “Adem oğlunun işlediği her amel kendisi içindir.Fakat oruç bana aittir.Onun mükafatını ben veririm.” (Resûlüllah, bu Kudsî Hadisi naklettikten sonra sözlerine şöyle devam etti ) : “Oruç (oruçluyu beşeri ihtiraslardan koruyan) bir kalkandır.Birinizin oruç günü olduğunda kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın.Eğer birisi, kendisine söverse, yahut dövüşmeye kalkarsa “ Ben oruçluyum” desin. Muhammed’in ruhu (kudret) elinde olan Allah’a yemin ederim ki oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur. Oruçlunun sevineceği iki vakti vardır: İftar ettiği andaki sevinci, Rabbine kavuştuğunda orucunun mükafatı ile olan sevinci.”
Bir başka Hadis-i Şerifte:
“Adem oğlunun işlediği her amele kat kat karşılık verilir. Bir iyilik (en az) on katından yedi yüz katına kadar mukabele görür.Fakat Allah : “ Oruç müstesna! O benim içindir. Onun mükafatını ben veririm. Zira (oruçlu) benim rızam için cinsi arzusunu ve yemesini bırakmıştır.” buyurmuştur…
“Her kim (sevabına) inanarak ve ecrini Allah’tan bekleyerek ihlâsla Ramazan’da oruç tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”
Allah, cümlemizi Ramazan’ın maneviyatından istifade eden ve müjdesine nail olabilen kullarından eylesin…