CHP Akçaabat İlçe Yönetim Kurulu Adına Hüsyin Çelik bir basın açıklaması yayınladı.
Açıklamanın tam metni.
Basına ve kamuoyuna.
Öncelikle, Maçka ilçemizin, Köprüyanı Mahallesi’nde hain terör örgütü tarafından şehit edilen Jandarma Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik'e ve 16 yaşındaki çocuğumuz, yavrumuz Eren Bülbül'e Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve aziz milletimize başsağlığı diliyoruz. Terörü ve destekçilerini lanetliyoruz.
Cefakar Trabzonlular, kıymetli hemşerilerimiz.
Söze böyle başlamamızdaki gayemiz; halihazırdaki meşguliyetimizin, Ağustos sıcağı altında, velinimetimiz fındık bahçelerimizde geçen mesaimizdir. Allah yardımcımız olsun.
Ancak, ne tezattır ki; bu cevherin ederini, bizler, bu cevherin asıl sahipleri olarak, alın terimize ve emeğimize denk bir şekilde belirleyen olacağımıza, iktidar sahiplerinin, fındık üreticisini kollayıcı tutumundan mahrum, para sahiplerinin ancak kapitalist insaflarına denk bir şekilde bekler olmuşuz.
Ey bu milletin efendileri! Ey çayır, çalı vurgunu o öpülesi ellerin sahipleri köylülerimiz! Şu bilinmelidir ki hiçbir sanayi, hiçbir teknoloji dalından kopardığımız o fındık tanesini yapmaya muktedir değildir. Bu şüphesiz gerçeklik ortada dururken bu durumun böyle devam edemeyeceği açıktır. Er ya da geç hakkımızı alacağız.
Değerli halkımız. Demokrasimizin gelmiş olduğu noktaya dikkatinizi çekmek isteriz. İktidara muhalefet etmenin devlete karşı gelmek olarak addedildiği bir dönemden geçmekteyiz. Bizim söz söyleme alanlarımız son derece kısıtlı iken, iktidar partisi temsilcilerinin devletin bütün olanakları dahilinde neredeyse günün bütün saatinde, saniyelerinde bu alanlara hakim durumdadır. Bu ortamda hakkaniyetli bir seçimden bahsedemeyiz. Bu yanlıştır. Bunun yanlışlığını hep beraber haykırmak zorundayız.
Sözünün gerçekliğinden şüphe etmeyen karşı tarafın söz hakkına riayet etmek zorundadır. Bu hiçbir erkin tasarrufunda olan bir bağış olamaz. Aksine en güçsüzün dahi ana sütü kadar hakkıdır. Böyle olmalıdır. Böyle olmadıkça buradan bir doğruya varabilmemiz mümkün değildir.
Sonucuna şaibe bulaşmış bir referandum süreci geçirdik. Aslına bakarsanız bu şekilde gerçekleşen bir propaganda sürecinden sonra sonucunu konuşmak bile yersizdir. Bütün demokratik toplumlarda seçim süreçleri tarafların aynı platformda tartışmalarından ibarettir. Bunu istemekten neden çekiniyoruz? En başta bunu talep etmemiz gerekmez mi? Bu gerçekleşmeyince ne oldu? Araştırma sonuçları gösterdi ki, oy kullananların yüzde sekseni referandum maddelerini bilmeden sandığa gitmiş. O halde şunu sormamız gerekmez mi? Biz yönetim şeklimizi mi belirledik, yoksa bir maç mı yaptık?
Sayın Cumhurbaşkanı sağ olsunlar, ilimizi ziyarette bulundular. Umarız bu buluşmanın Trabzon'umuza olumlu yönde etkisi olur.
Sayın Cumhurbaşkanı, Trabzon'daki programında, Genel Başkanımız hakkında hakaretlere varan söylemlerde bulundu. Bu konudaki açıklamayı Parti Sözcümüz Sayın Bülent Tezcan yapmıştır. Maalesef referandumun bizleri taşıdığı bu durumda Sayın Cumhurbaşkanı, Akp'nin de Genel Başkanlığı vazifesini üstlenmesiyle, anayasal olarak taraf olma durumunu meşrulaştırmıştır. Bu hakla birlikte, bir parti devleti oluşturma çabalarıyla, kendi tarafı devlet tarafı, karşı taraf devlet karşıtı gibi söylemlerde bulunmaktadır. Bu devletin sahibi 80 milyon vatandaştır. Kişi devleti yahut parti devleti anlayışını asla kabul etmeyeceğimizi belirtmek isteriz.
Fetö'nün nasıl bir örgüt olduğunu senelerdir biz söyledik durduk. Sayın Cumhurbaşkanının bu hain örgütle ilgili söylediklerine geciken zaman dışında elbette katılırız. Anlaşamadığımız nokta, bizler bu olayın hukuk devletinin gereklerine uygun olarak, suçluya en şiddetlisinden ceza, masuma ise en şiddetlisinden güven olarak çözümlenmesini istiyor olmamızdır. Bu ve benzeri hain terör örgütleriyle mücadelede en önemli mesele propaganda dillerini kesmektir. Bunun da yegane yolu 'Adalet'tir. Evrensel hukuk kurallarına uyulmalı, Sayın Cumhurbaşkanının sözüyle, at izi it izine karışmamalıdır. İşte bu nedenledir ki bizler 'Adalet' demeye devam edeceğiz.
Tabiat güzelliklerimiz ile ilgili Sayın Cumhurbaşkanının söylediklerine de yine geciken zaman dışında katılırız. Tabiatı savunduğumuz için terörist ithamına maruz kaldığımız yakın geçmiş göz önüne alındığında, aynı zamanda bunu tarafımıza bir özür olarak görmüş bulunmaktayız.
Çevre talanlarına karşı sesini ve sözünü yükseltenlere zamanında kulak verilmelidir. Bozulan bir tabiatı kentsel dönüşüm ile eski haline döndürmeye çalışacağımıza, buna emek ve bolca para harcayacağımıza, en başında korumayı seçmek doğru olanı değil midir? Tabiat ile alakalı vardığımız sonuç bu iken Uzungöl'deki yürek burkan yapılaşmalara, bu örnek çarpıcı bir biçimde gözler önündeyken, Sera Gölü'nün de betonlaşması çabalarına dur dememiz gerekmez mi? Sahi; denizlerimiz, sahillerimiz tabiat güzelliklerimiz değil midir? O halde ne diye hala Akçaabat'ımızda denizlerimizin doldurulması gündeme gelebilmektedir? 'Son balık tutulduğunda mı, paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacağız?'
Peki Sayın Cumhurbaşkanı, 'Çamburnu'nu rezil ettik.' demeniz için Sürmene cennetine daha kaç villa dikilmesi gerekecektir?
Aynı şekilde Sayın Cumhurbaşkanının bankacılık sektörüyle alakalı söylediği sözlere de katılıyoruz. Burada da hatırlatmak istediğimiz şey, bankacılık sektöründe gittikçe artan yabancı payını görmemiz gerektiğidir.
Şehir Hastaneleri meselesine gelirsek, bunun öncelikle şeffaf bir şekilde halka anlatılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu hastanenin devlet kaynaklarıyla yapılması ile yap işlet devret modeliyle yapılması arasında ne kadar bir fark olacak? Osmangazi Köprüsündeki geçiş garantisi gibi hasta garantisi verilecek mi? Kaç yıllığına kiralama yapılacak? Bu gibi soruların cevabının halkımızla paylaşılmasını istiyoruz.
Trabzon'un ihracatının artmasını da Sayın Cumhurbaşkanı kadar arzu etmekteyiz. Ancak 15 senedir halkımızın kendisine gösterdiği bu teveccüh karşılığında mesela bir çikolata fabrikası dahi olsa bir fabrikanın açılamamış olmasının da üzüntüsünü duymaktayız.
Evet, Sayın Cumhurbaşkanı. Dünya fındık üretiminin yüzde yetmişini sağlayıp bu ihracat rakamını kabul etmek elbette mümkün değildir. Bir Cumhuriyet kurumu olan Fiskobirlik'e itibarı iade edilmeli, fındık üreticileri siyaset üstü oluşturulacak bu birlik ile ürünlerine layık fiyatları bizzat kendileri belirlemelidir.
Bir medeniyet şehri Trabzon'umuzu, güzel ilçemiz Akçaabat'ımızı, sosyal, kültürel, iktisadi açıdan layık olduğu bir düzeye tüm halkımızla el ele taşıyacağımız günlere erişmek dileğiyle. Kamuoyuna saygılarımızla.