Su İle İmtihan Yeni Başlıyor

Su İle İmtihan Yeni Başlıyor

KTÜ Orman Fakültesi emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lokman Altun’dan korkutan açıklama

KTÜ Orman Fakültesi emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lokman Altun, Türkiye’nin küresel ısınmayla imtihanın başladığını kaydetti.  Doğu Karadeniz için de endişe verici bir tablo çizen Prof. Dr. Altun, su kullanımı konusunda uyardı. Altun, “Bir insanı besleyecek gıda üretimi için yıllık ortalama 2 ile 5 ton su harcanması gerekmektedir. Dünya nüfusunun 2055 yılında 10 milyar olacağı hesaplanmaktadır. Bu ise dünya nüfusu için yüzde 70 daha fazla gıda üretimi ve buna bağlı olarak daha fazla su tüketimi anlamına gelmektedir. Ayrıca gıdaların yüzde 30’u çöpe atılmakta, gıdalar içerisinde yer alan su da kayıp hanesine yazılmaktadır.” dedi.

“TÜRKİYE SU FAKİRİ BİR ÜLKEDİR”

Türkiye’nin en fazla yağış alan yerinin Artvin Kemalpaşa (1200-2500 mm/yıl), en az yağış alan yerinin (250-300 mm/yıl) ise Tuz gölü çevresi ve Iğdır ili olduğunu belirten Altun, ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyelinin yılda ortalama toplam 112 milyar m3 olduğunu, bunun da  57 milyar m3’ünün kullanıldığını, kullanılan bu suyun 44 milyar m3’ünün sulamada geri kalan 13 milyar m3’ünün ise içme-kullanma suyu olarak değerlendirildiğini belirti. Altun, ülkede tarımsal amaçlı kullanılan sulamanın yüzde 92’sinin yüzeysel, yüzde 7,5’inin yağmurlama ve yüzde 0,5’inin ise damlama sulama ile gerçekleştirildiğini, yüzeysel sulama yapılan arazilerin gittikçe tuzlanarak çoraklaşmakta ve çölleşmekte olduğunu vurguladı. Altun, “Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarı 2000 yılında 1 652 m3 civarındayken, bu değer yüzde 6.4 azalarak 2009 yılında 1 544 m3 düşmüştür.  2020 yılında ise 2009’a göre yüzde 13 azalarak 1 346 m3 olmuştur. Türkiye, kişi başına kullanılabilir su potansiyeline bakıldığında, su baskısı yaşayan ülkeler arasında yer almaktadır. Nüfusumuzdaki bu artış trendi devam ettiği sürece 30 yıl sonra bu rakamın 1000 m3’e düşeceği tahmin edilmektedir.  Bu durum ülkemiz adına korkutucu ve ürkütücü bir tablodur. Kişi başına düşen su miktarları Asya’da 3000 m3, Batı Avrupa’da 5000 m3, Afrika’da 7000 m3, Güney Amerika’da 23000 m3 olup, dünya ortalaması 7600 m3 civarındadır. Bu rakamlar dikkate alındığında Türkiye’nin su fakiri ülkeler sınıfında yer aldığı açık olarak görülecektir.” değerlendirmelerinde bulundu.

SULAK ALANLARIN HEMEN HEMEN YARISI KURUDU

Su sorununu ülke açısından değerlendiren Altun, şöyle devam etti: “Yağışların azalmasıyla birlikte buğday, mısır, fasulye ve hatta balıkların bile fiyatlarında artışlar oldu. Balıklar, sıcak havada yumurtlayamadıkları için sayılarında azalmalar meydana geldi. Karların az yağması ve kısa sürede erimeleri kış turizmini olumsuz yönde etkilediği gibi, su kaybına da sebep oldu ve olmaya devam etmektedir. Kontrolsüz açılan kuyular ve yanlış sulama teknikleri yüzünden ülkemizde taban suyu seviyesi her yıl bir-iki metre derine inmekte, tarımsal gübreler, zirai ilaçlar ve arıtılmadan alıcı ortama verilen kirli sularla kirletilmektedir. Ülkemizde suyun can damarı olarak kabul edilen sulak alanların hemen hemen yarısı kurutulmuş vaziyettedir. Kurutulan alanların toplamı neredeyse Marmara Denizi büyüklüğündedir.” ifadelerine yer verdi.

DOĞU KARADENİZ’DE SU SIKINTISI HAT SAFHADA

Doğu Karadeniz özelinde de değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Altun, “Türkiye’nin en fazla yağış alan yeri olarak bilinen Doğu Karadeniz, geçen yılın aynı dönemine (Ekim-Kasım) göre yüzde 40 daha az yağış almıştır. Bu durum Karadeniz’de susuz yazdan çıkıp susuz güze girdiğimizin en önemli belirtisidir. Yaz boyunca lokal olanlar hariç, bölgenin tamamını kapsayacak şekilde doyurucu bir yağışın yağdığına şahit olmadık. Üzerimizden bulut ve yağmurun eksilmediği, nereyi kazsan suyun fışkırdığı Karadeniz’de sonunda bu da gerçekleşti. Derelerde su seviyesi çok azaldı. Kaynakların birçoğunda sular azaldı, bazıları kurudu.  Bölge insanının su ile imtihanı daha yeni başladı.  İçmek, yemek yapmak, duş almak, tıraş olmak, taharet almak, abdest almak, toprakları sulamak, çamaşır ve bulaşık yıkamak, elektrik üretmek, fotosentezde kullanmak, gıda üretimi, kimyasal analiz, ilaç yapmak için gerekli olan suları bulamayacağımız noktaya doğru gidiyoruz.  Doğu Karadeniz’deki bu olumsuz tablo ülkemizin diğer bölgelerinde daha ileri boyutlarda gerçekleşmektedir.  Şu andaki mevsim şartları devam ettiği ve özellikle kış aylarındaki yağışlarının gerçekleşmemesi durumunda birçok ilde çok ciddi su sıkıntısı olacaktır.” ifadelerini kullandı.

NELER YAPILMASI GEREKİYOR?

Altun, Türkiye'de 200'ü büyük toplam 500 barajın olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: “Kuraklık öncesi mevcut su potansiyelimizi dikkate aldığımızda ülkemizde 230 civarında yeni barajı hayata geçirmemiz gerekmektedir. İklim koşullarının günümüzdeki şartlarla aynı kalması durumunda dahi, Türkiye su fakiri bir ülke konumundadır. Mevcut su potansiyelimizden tüm yıl boyunca yararlanabilmemiz için, baraj havzalarında su tüketimini azaltıcı ve havzanın su potansiyelini artırıcı orman ekosistemlerinin tercih edilmesi yanında, yağan karın periyodik olarak erimesini sağlayacak planlamaların yapılması ve orman varlığının potansiyel sınırlarına ulaştırması için gerekli çalışmaların ivedilikle yapılması gerekmektedir.”

Kaynak:Günebakış

 

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Haberler