Şemsettin Bayram Yazdı
Araştırmacı Yazar Şemsettin Bayram Her Hafta Yazılarıyla Sizlerle Olacak
SİYASİ ÜSLUP
Değerli hocamız Mehmet Kaplan’ın “hayat karşısında alınan tavrın, duyuş tarzının objektifleşmiş şekli.” diye tanımladığı üslup, kişinin aynasıdır, ruhunun dışa yansımasıdır. Seçim arifesinde olduğumuz bugünlerde siyasilerimizin özellikle halk önünde birbirlerine olan hitaplarının seviyeli olması bu yönden anlam taşımaktadır. Onların her sözü, her mimiği anında toplumda yankılanmaktadır. Bu nedenle bilhassa en uçtaki siyasilerin üsluplarına çok dikkat etmeleri ülkemizin bugünü ve yarını için büyük önem taşımaktadır. Geçmişin kötü örneklerinden ders almalı aynı yanlışlara, aynı aymazlıklara düşmemelidirler.
Çok partili dönemin ilk Başbakanı Recep Peker’in Adnan Menderes’e “psikopat ruhlu” diye hitabı asla affedilmeyecek bir başlangıçtır. Turgut Özal’ın Demirel’e , “Yengemin şeyi olsa eniştem olurdu.” başka bir lidere “ Siz bunu küçük Turgut’a anlatın” hitapları geleneği (!) devam ettirmiş. Gerçi Özal sonradan küçük Turgut öbeğinin torununu kastettiğini söyleyerek düzeltme yoluna gitmiş ama olan olmuş. Unutulmamalı ki söz, ağzımızdan çıkıncaya kadar bizim esirimizdir ancak çıkınca biz onun esiri oluruz. Ağzımızdan çıkmaması gereken bir söz söylemişsek onu hemen düzeltmeliyiz, özür dilemeliyiz. Ancak hatamızı üslup oyunuyla tekrarlamamalıyız. Nitekim Çetin Altan Meclis’te sözünü kesen başkanvekiline, “Sizin benden yukarıda oturmanız bir marangoz hatasıdır.” deyince AP’liler bağırıp çağırmaya başlar. Bunun üzerine Altan şu düzetmeyi yapar: “Sizin benden yukarıda oturmanız bir marangoz hatası değildir.” Bugünkü düzeltmeler (!) Altan’ın mizahi ifadesinden çok geridedir. Hilmi Güler, “Her yıl 4 milyar dolar bu sidik yarışından dolayı denize gidiyor.” Argosuna “Ağzınız bozuk Sayın Bakan” uyarısı gelince, ”Peki, şöyle diyelim, idrar yarışı diyelim.” şeklinde cevap vermesi argoyu daha da derinleştirmiştir.
Ak Partili Keskin, CHP’nin Antalya’da tek bir çivisi yok deyince karşı taraftan “çivi”ye argolu bir tanımlama gelir. Bugüne gelelim. Ak Parti Adıyaman vekil adayı Mehmet Metiner, meslektaşı, BDP’nin desteklediği bağımsız aday Altan Tan’ın bazı Kürt siyasiler için “devşirme” sıfatını vermesi üzerine ona “terbiyesizleşme” sözcüğüyle hitap etmesi 12 Haziran seçimlerinin siyasi dilinin bozulacağının sinyalini verdi. Bunu Baykal’ın Başbakan’ “ulan” hitabı devam ettirdi. Başbakanın “Bozkurt” sözcüğünü sıfatlıktan isimliğe dönüştürmesi, Bahçeli’nin “esfeli safilin”(bozuk, aşağıda olanlar…)i ile karşılık buldu.
Son olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun Zonguldak’ta, “ Benim adımı yolsuzlukla anarsan, an-aa-n…” şeklinde dilinin sürçmesi , (Biz Kılıçdaroğlu’nun geçmişine bakarak böyle olduğuna inanmak istiyoruz.) karşılıklı diyalogların seçime 45 gün kala hiç de iyi devam etmeyeceğini gösteriyor.
Baylar, bu ülkede hiç kimsenin, ortamı germeye hakkı yoktur. Sertleşen siyasi üslup, ülkemizin içe kapanmasını isteyenlerin, sorunları unutturmaya çalışanların işine yarayacaktır. Yoksa siz de onların bir parçası mısınız? Bu üslup, toplumda farklı partililer arasında kutuplaşmalara, hatta çatışmalara bile yol açabilir. Bu konuda çok şükür ki halkımız siyasilerden daha sağduyulu, daha sakin. Deniz Baykal’ın “ulan” argosundan dolayı özür dilemesi, Başbakanın Kılıçdaroğlu’nun sözlerine, “Edep bir taç imiş” özdeyişiyle cevap vermesi umut verici gelişmeler. Umarız ki herkes özür dilemek zorunda kalacağı sözlerden uzak durmaya çalışır.
Öte yandan Anadolu insanı millî, ahlakî, insanî ve kültürel değerlere bağlı adayları bağrına basacaktır, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Parolamız Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye öğüdü hepimize rehber olsun: “Ey oğul! Bey’sin. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana… Güceniklik bize, gönül almak sana… Suçlamak bize, katlanmak sana…
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.