Kocaman'dan Açıklama

Kocaman'dan Açıklama

Akçaabat Memur-Sen'e bağlı Eğitim Bir-Sen Başkanı Kemal Kocaman açıklama yaptı.

 

Akçaabat Memur-Sen'e bağlı Eğitim Bir-Sen Başkanı Kemal Kocaman açıklama yaptı. Kocamanın açıklaması şu şekilde;

Millet olarak onlarca yıldır bir sindirme politikası altında çeşitli buhranlara maruz bırakıldık. Oligarşik siyaset ve bürokrasi tarafından insanımız başkalaştırılmaya, ötekileştirilmeye çalışıldı. Bu baskıların yetersiz kaldığı durumlarda ise sözde demokratikleştirme ve daha iyi bir gelecek vaatleri ile askeri darbeler yapıldı. Toplumun çoğunluğunu oluşturan dindar insanlarımız, sayı olarak fazla olmalarına rağmen temsil noktasında ve devlet idaresinde azınlık durumuna düşürüldü ve en temel hakları gasp edildi. Tamamen milletin kurumları olan imam hatip okullarının orta kısmı kapatıldı. İnancı gereği başını örten öğrenciler kampüs içerisine alınmadı. İkna odaları kurularak psikolojik baskı yapıldı. Medyatik ve siyasi propagandalar marifetiyle milletin öz değerleri sindirilmeye ve deforme edilmeye çalışıldı. İmam Gazali’nin, “Cevizin kabuğunu kırıp da özüne inemeyenler, cevizin tamamını kabuk zannederler” sözüyle dikkat çektiği zihniyet, toplumun inancını, ruhunu, maneviyatını, vicdanını ve düşüncesini yok saymış, pozitivist bir anlayışla insanı ve toplumu bedenden ve bedeni hazlardan ibaret görmüş; başta eğitim sistemi olmak üzere devleti bu anlayış çerçevesinde yapılandırmıştır. Yaklaşık iki yüz yıllık dönemi kapsayan bu batılılaşma temayülü; eğitim, hukuk, siyaset gibi alanların yanı sıra, giyim kuşama da devlet müdahalesini getirmiştir.

Eğitimde bir reformdan söz etmek için, öncelikle eğitim çalışanlarının bu reform girişimindeki rolüne bakmak lazım. Yani bu, önce çalışanlarımızın serbest düşünme, sivil olabilme ve dayatmalardan uzak bir ortam içerisinde çalışma imkanlarından yararlanması ile ilgilidir. Kılık-kıyafeti, tutum ve davranışları sınırlanmış, nasıl giyineceğine bile başkalarının karar verdiği bir meslek mensubu, bu sistem içerisinde öğrencisine nasıl örnek olacaktır. Öğrenme, bir etkileşim ise, etkileşim de, daha çok rol model olan öğretmenlerin tutum ve davranışları ile şekilleniyorsa, kendisinin giyim kuşamına bile karar verme noktasında özgür bırakılmayan çalışanlarımız öğrencilerine nasıl model olacaklar? Tarihinde topluma hep örnek olmuş, sınıfta lider, öğrenen ve kendisini sürekli geliştirmek zorunda olan öğretmenlerimizin giyim kuşamına da kendisinin karar vermesini istiyoruz. Saç, sakal, kravat, ceket, başındaki örtüsünün bağlanma biçimi gibi insan onurunu rencide eden müdahaleler çağımız insanının fıtratına uygun değildir. Bu konularla ilgili çıkarılmış ve daha çok darbe dönemlerinin ürünü olan tüm yasal dayatmaların kaldırılmasına yönelik mücadelemiz devam etmektedir.

Eğitim-Bir-Sen olarak, gerek misyonumuzun gerekse mensuplarımızın toplumun en eğitimli kesimi olmaları dolayısıyla topluma önderlik rollerinin de gereği olarak, kamuda kılık-kıyafet serbestliği için sonuç alıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bizi yıldırmak isteyenlerin inadına…

Hiçbir hak, uğrunda mücadele verilmeden elde edilemez. Demokrasiyi hak etmek için mücadelede bulunmak gerektiğinin farkındayız. Geçmişte yasakçılara, dayatmacılara karşı nasıl mücadele ettiysek, bugün hakkımız olan ve yaşadığımız hayatın bir gereği olan serbest kıyafet için de mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz yetişkin insanlarız, nasıl giyineceğimize kendimiz karar verelim. Kendisine zarar gelecek endişesi ile sabahlara kadar uyuyamayan idarecilere rağmen…

Eğitim-Bir-Sen olarak hedefimiz belli: Kılık ve kıyafet özgürlüğü. Belki de bize düşen ulvi görev, kurtarıcı beklemek değil, kurtarıcı olmaktır. Yakınımızdan başlayarak, çevreye açılarak özne ve öncü olmak varken, başka arayışlar içinde olmak biraz da sorumluluktan kaçış değil midir? Şimdi, sadece elimizi değil, başımızla birlikte gövdemizi taşın altına koyma zamanıdır. İşimizi ve sorumluluğumuzu bir başkasına ihale edemeyiz. Yoksa, “oturun, oturanlarla beraber” itabına maruz kalırız. Öncü olma sorumluluğu omuzlarımızda iken, kendimizi nasıl oyalayabiliriz ki? “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır” gerçeğine ne diyeceğiz? Hülasa, demek istediğim o ki, bekleyen değil, beklenen olalım. 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.